Fatih’le başlayan yükseliş ve genişleme Sultan Süleyman’ın  kalbini Zigetvar’da bırakmasıyla sona ermişti. Pargalı İbrahim gibi Sadrazamı, Barbaros gibi ve yetiştirdiği denizcileri, Sinan gibi bir mimarı, Baki gibi Divan edebiyatçısı, Nigari ve Matrakçı Nasuh gibi minyatür sanatçıları, Ebusuud Efendi gibi Şeyhulislamı olması ve o dönemde yaşamaları  Sultan için büyük bir şanstı. O sırada Avrupa’da bilim, sanat ve endüstri alanlarındaki gelişmeler karşısında Sultan ordularına güvenmeyi sürdürmüştü. Ama yanılmıştı, sınırlar  genişlemişti ve denetim zorlaşmıştı eskisi gibi vergi toplanamıyordu. Böylece çöküşün başlamasına fırsat vermişti. Kendinden sonra gelen on üç Padişah dünyadaki gelişmeler karşısında yetersiz kalmışlardı. Ruslarla yapılan doksan üç harbi son büyük imparatorluğu sonuna yaklaştırmıştı. Ve nihayet Mondros’ta çöküş imzalanarak dünyaya ilan edilmişti.

Dağılan ordunun subayları İstanbul’da toplanmışlardı. Elde kalan İmparatorluğun son toprağını kurtarmak için bir araya gelen Yurtsever subaylar bir an  önce harekete geçmeliydiler. Mustafa Kemal ve Rauf Orbay akşam yemeklerini yer sofrasında yedikten sonra neler yapacaklarını gözden geçirmişlerdi. Ertesi gün Mustafa Kemal Samsun’a hareket edecekti. Vardığında haber verecek ve Rauf Orbay’da karar verdikleri yere doğru hareket edecekti.

Mustafa Kemal hareket eden vapurun güvertesinden İstanbul’a bakıyordu. Duygularını, hüzünlerini gizlese de kıpırdamadan sanki donmuş gibiydi içindeki fırtınaları kendine anlatıyordu ‘’İstanbul, ah güzel İstanbul tüm güzelliklerinle hüzünlü bir şehir oldun. Kendine hiç yakışmayan ağrılarınla kıvranıyorsun. Yüz yılın  en kederli ve en hüzünlü, en huzursuz kenti oldun. Acı veren duygularınla can yakacak acılar içindesin. İmkansızlıkların uzun sürmeyeceğine inandırmak istiyorsun kendini. Yaşadığın bir düş olmalı bu durumun uzun sürmeyeceğine inandırmak istiyorsun kendini. Ansızın bir şeyler olacakmış gibi bakıyorsun. Eskiye duyduğun özlemini gizleyemiyorsun. Yaşadığın ne kadar derin bir acıydı. Sen hiçbir zaman sıradanlığı sevmemiştin. Hep hayat doluydun. Fakirlerinle zenginlerinle sen mutlu bir şehirdin. Sen ne kadar aydınlık bir şehirdin hatırlamıyormusun ? Güneşi çok severdin. Zaman zaman koyu duman renkli sisli bulutların olsa da gökyüzünün donuk soğuk bir mor rengiyle le olsa da çok güzeldin. Gülerdin, her gece parlayan yıldızlarının olacağını biliyordun. Sen aydınlıklar şehriydin unuttun mu ?Sen her gün sarı gagalı martılarının coşkulu çığlık çığlığa seslerinin arasında güneşle birlikte yeniden doğan bir şehirdin. Yüreğim sanki bana yabancı geliyor, acıyor. Aklım kederli duygularım hiçbir şeyi tarif etmeye yanaşmıyor. Memleket sorunlarını konuşmaktan ağzım dilim yorulmuş, gönlümün kapıları kapanmış, her şey yorulmuş, her şey dinlenmek istiyor ‘’

Aklından, gönlünden hiç çıkmayan İstanbul artık çok gerilerde kalmıştı. Varacakları yere Samsun’a gelmişlerdi. Şifreyi Rauf Orbay’a iletmişti. Rauf Orbay, önce Bandırma’ya vardı buralarda eski dostları, arkadaşları, akrabaları vardı. Oradan hareketle Akhisar üzerinden Salihli’ye ulaşacaktı. İşgal güçlerini Salihli’de durdurulması kararı alınmıştı. Neden Salihli? Burada dağlara çıkmış silahlara sahip efeler vardı. Burada o zamanki Teşkilat-ı Mahsusa’nın başkanı Kuşcubaşı Eşref’in çiftliği vardı. Kuşcubaşı Malta’da sürgündeydi. Çiftlikte kardeşi bulunuyordu. Çiftlikte otuz bin Osmanlı altını ve yeteri derecede silah vardı. İki katlı çiftlik evi Salihli’de şimdiki Atatürk anıtının olduğu yerdeydi.

Rauf Orbay  çiftliğe kimlerin geleceğini ,silahları ve paraları kimlere verileceğini Kuşcubaşının kardeşine anlattı. Hedef işgalcileri yaklaşık iki yıl burada tutmaktı. O zaman içinde Samsun’dan Anadolu’ya açılarak gerekli kongreler yapılacak. Milletvekili seçimleri yapılacak, TBMM  kurulacak başkanlığa Mustafa Kemal getirilecekti. Böylece Anadolu’da yasal bir mücadele hareketi oluşturulacaktı. Salihli’ye nihayet önceden kararlaştırılan Çerkes Ethem gelmişti. Ve Salihli’de Kuvay-ı Milliye teşkilatı kurulmuştu. Çamur hamamı ,Sart, Pazarköy siperlerinde mevzilenen savaşçılar burada bir buçuk yıla yakın zaman işgal güçlerini durdurmuşlardı. Cephe Kan Boğazı mevkinden yarılmıştı. Bu cephede doğduğum köyde kurulan Poyraz Kuvay-ı Milliyecileri bulunuyordu.

Rauf Orbay  Salihli’den Ödemiş’e oradan Nazilli’ye Afyon’ve Amasya’ya ulaşmıştı. Amasya Tamiminde imzası vardı. Kurtuluş planı kararlaştırıldığı gibi yürüdü. İmparatorluğun küllerinden yeni bir Devlet doğdu. Kolay olmadı, inanmış bir avuç askerin Mustafa Kemal öncülüğünde  kurduğu yeni  devletin adı  TÜRKİYE CUMHURİYETİ olmuştu.