Şehrimize yeni atanmış bir savcımıza hoş geldiniz ziyaretine gitmiştik. Savcı bizlere ‘’Çok şanslısınız çok güzel bir şehirde yaşıyorsunuz. Yeşillikler içinde bir şehir. Görev yaptığım şehirlerin hiç birisine benzemiyor. Geldiğimin ikinci günü henüz kimse tanımadan şehri gezmeyi düşünmüştüm. Ramazan ayındaydık. Ana caddeden aşağıya doğru iniyorum. Esnaf dükkanları, kahveler, lokantalar açıktı, çorbacılar ve köfteciler her zamanki gibi kaldırımlarda hizmet ediyordu. Camiye doğru varırken insanlarımız namaza hazırlanıyorlardı. Durdum ve gördüklerim üzerine şöyle düşündüm. Şehir kadar insanları da güzeldi. Büyük bir hoşgörüyle herkes işini yapıyordu. İstediğimiz aradığımız bu değil mi? İnançlara , düşüncelere, hayat tarzlarına saygı.’’
Ben, sayın savcım size geçmişteki bir toplumsal olayı anlatayım. Bizler lise son sınıftaydık. Ders bitiminde yolumuz üzerindeki Kaymakamlık binasının önünde polisler, jandarmalar, bir araya gelmiş insanları çevrelemişlerdi. Etraflarında da meraklı insanlar toplanmışlardı. Herkes merak içindeydi bizde öyle. ‘’Kanlı Pazar ‘’olayını protesto edeceklermiş. İstanbul’da On altı Şubatta Üniversite öğrencileri boğaza demir atmış Amerikan 6. Filosunu protesto etmek için miting yapmak üzere Taksim meydanına çıkıyorlar. Yıl bin dokuz yüz altmış dokuz. Gençlik hareketlerinin zirve yaptığı yıllar. Emperyalizme karşı Mustafa Kemal yürüyüşü kanlı bitmişti. İki öğrenci genç güvenlik güçlerinin gözü önünde bıçaklanarak öldürülmüşlerdi.
Yürüyüş başladı on altı kişiydiler. Avukat H.Hüseyin Saçaklıoğlu, Eşi, oğlu Can, kızları Handan ve Berrin. Avukat Halil Gümüş, Hasan Bayık, Fevzi Aksarı ve isimlerini hatırlamadığım kişiler. Hiç slogan atmadan başları dik ağır ağır yürüyorlar. Caddeden aşağıya doğru indikçe izleyenler artıyordu. Ellerimizde kitaplarımızla bizlerde kaldırımda yürüyoruz. Ziraat Bankası önüne gelindiğinde kenardaki kalabalık arasından ‘’Kahrolsun Komünistler ‘’ sesi yükseldi. Bu kişi Canyakan Yılmaz olarak tanınıyordu. Biraz ilerde bir esnaf ateşli bir şekilde aynı sloganı atmıştı. Nihayet yürüyüşün sonuna gelinmişti Polis ,uyarısıyla kalabalığın dağılmasını istedi. Bu sırada Kore’li lakaplı kişi ‘’Komünistlere ölüm ‘’diye bağırdı. Topluluk yine bu slogana da katılmadı. Ben savcıya olayı anlattıktan sonra şehrimizdeki hoşgörünün, inançlara ve düşüncelere saygının temelleri o gün atılmıştı diyerek ayrılmıştık.
Sonra neler mi oldu? Koca çeşme meydanında biten yürüyüş sonrası polis Saçaklıoğlu ailesini bir arabaya almaya çalıştı güvenlikleri için. Ne var ki H. Hüseyin Saçaklıoğlu yürümeyi tercih etmişti. Önde yürüyüşçülerden bazıları arada polisler arkalarında da küçük bir kalabalık, bizlerde yine ellerimizde kitaplar onları takip ediyoruz. Lise civarındaki evlerine ulaştılar. İzleyen grup öyle evlerinin önünde bekliyordu. Birden Can ve birkaç arkadaşı ellerinde sopalarla üzerlerine koşunca ortalıkta kimse kalmamıştı.
Bu yürüyüşün sonunda ilçemiz Salihli yeni ufuklara açılmıştı. Özellikle demokrat bir şehir , hoşgörülü bir şehir olmasında çok etkili olmuştu. Salihli yeni düşüncelerle tanışmıştı. Yürüyenler bizler için birer kahramandı. Başları dik ve hiç sağa sola bakmadan yürümeleri çok kayda değerdi. O gün caddede cesaret yürümüştü, yurtseverlik yürümüştü, insanlık yürümüştü, heyecan yürümüştü, sevgi ve sempati yürümüştü. Şehrimiz bu yürüyüşü gerçekleştiren insanlara çok şey borçludur. Onlar bizlerin çok saygı duyduğumuz idolleri olmuştu. Bana gelince, çok çileli, çok yorucu, çok acılarla dolu bir hayatımın olacağını o sırada bilmem mümkün değildi. Hiçbir zaman boyun eğmediğim, yurtseverliğimden vazgeçmediğim bir ufka doğru yürümeye başladığım ve o zamanın rüzgarı olan devrimci ve sosyalist düşüncelere yelken açtığım yolun başlangıcı olmuştu. O günkü yürüyüş. İlk sloganı atan Canyakan Yılmaz işi olmayan yaşlı annesinin evinde para karşılığı kumar oynatarak ve insanları kandırarak hayatını sürdürüyordu. Abilerimizden biri neden böyle bir şey yaptığını soruyor. Şehrin en zengin ailesinin oğlu Yılmaz’a para veriyor. O gün de bir şişe şarap alıyor.’’ Abi siz para verseydiniz ben ‘’Yaşasın Komünistler ‘’diye bağırırdım diyor.