Ekmeklik tahıl unlarına maya, tuz ve suyun belli oranlarda karıştırılıp yoğrulması ve hamurun belli şartlarda fermantasyona bırakıldıktan sonra fırında pişirilmesiyle elde edilen temel bir gıda maddesidir.

Yukarıda sadece bir cümle olarak ifade edilen ekmek tanımlaması aslında insanların hayatlarındaki en önemli unsurlardan biri olmayı yıllar içerisinde korumuştur. İnsan beslenmesinde birinci derecede öneme sahip, vazgeçilmez bir gıda olan ekmeğin diğer önemli özellikleri; kendine has nötr karakterde bir aromaya sahip oluşu dolayısıyla diğer gıdalar için iyi bir taşıyıcı özellik arz etmesi, diğer gıdalara göre daha ucuz ve kolay sağlanabilir olması, besleyici ve doyurucu özellikler içermesidir. Asırlardır süregelen alışkanlıkların ve milli kültürün etkisiyle, karbonhidrat ve protein kaynağı olarak insan beslenmesinde yüksek bir öneme sahiptir. Tahıl’a dayalı bir beslenmenin hakim olduğu Türkiye’de fert başına tüketilen enerjinin %66’sı tahıllardan, bununda %56’lık kısmı yalnız başına ekmekten, protein in ise %50’si ekmekten karşılanmaktadır. Farklı bölge yaş ve gelir guruplarına göre değişen ekmek tüketimi ülkemizde günde 100 – 800 gram arasında olup ortalama 400 gramdır.

Yaygın  inanışlara  göre  8 bin yıllık bir geçmişi olan ekmeğin bilinen ilk üreticileri Mısırlılar olup, zaman sürecinde toplumlar birbirlerinden etkilenerek, farklı fermente ve mayalama yöntemleri keşfetmiş, ekmeğin; yaşamın ta kendisi olduğu düşüncesini günümüze kadar taşımışlardır.

Ana besin maddesi olan ekmeği

sucukla yeriz, pastırmayla   yeriz,

peynirle yeriz, hiç  bir şey bulamazsak soğan ekmek yeriz.

Hele  bir de banım aşı varsa sofrada (eskiler bilir               )   değmeyin keyfinize.

Sofraların olmazsa olmazıdır, şimdilerde durum biraz değişse de çoğu   insan  ekmek yemeden doymaz.

Bir çok çeşidi olan bu temel besin maddesi sofraların vazgeçilmezidir.

 Ekmek kadar tarihi eski ve insanlık tarihinin akışı ile yakından bağlantılı bir gıda maddesi bulunmamaktadır.

Doyurucu ve tok tutan bu besin  bu güne kadar en kolay ulaşılabilen ve en ucuz olan besin idi.

İnsanın karnı  doyunca gözü de doyar,çiçeklerle dolu bir bahçedeki kuşlar gibi cıvıldar . Açlık oldukça zordur. Tok olan aç olanın halinden anlamaz. Açlığı bir lokma ekmek bulamayanlara sormak lazım.

Tahıllısı, tam tahıllısı, çavdarlı olanı, mısırlısı ve daha bir çok çeşidine ucuz bir şekilde ulaşılabilir iken şimdi sadece ekşi mayalı ve kazara yanına tahıllı ekmek canın çekerse vay cebinin haline.

19. yüzyılın ilk çeyreğinde Nantes’lı bir hekim, anılarında şunu yazmıştı: “Bir işçi için yaşamak, ölmemek demektir.” “Ölmemek” ekmektir; ekmek ise tüm felsefeyi “ölmeme”ye bağlar. Ekmeğe yüklenen bu felsefe denilen “şey”, en kötü şey olarak “ölüm”ü öne çıkartır; ekmek, “ölmemek”tir işte… Oysa gerçek bir felsefi zihin anlayabilir ki ölümden daha kötü şeyler de vardır. Ama ekmeğin felsefesi bunu bilmez.

 Yazın sarı  altını olan  başağın ,sofrada boynunu bükerek,  insanlık tarihine hizmet için sunulmuş bolluk ve bereketin sembolü olan  ATA TOHUMU, başaktan düşüp,  başların  tacı olmayı başarmıştır.

Bu kadar önemli bu tahıllı gıdaya ulaşmak bu kadar zor mu olmalı?

Ekmek parası kazanmak için çalışan insanların evine ekmek  götürememeleri  kadar  acı  bir durum yoktur.

 Yıllardan beri insanoğlu ekmeğini taştan çıkarmıştır.

 Emek olmadan yemek olmadığı için insanlar belirli emek ve iş gücü karşısında ekmeğe sahip oluyorlar.

Ekmeği elinden alınan insanlar bir çocuk gibi küser hayata olmazsa olmaz olan ekmeğimize kimsenin el sürme hakkı yoktur. Ekmek emektir alın teridir gece uykularıdır.

 Akşamdan aç kalanlar , içi  içini yiyerek;  acının karanlık taputun da  kıpırdamadan sabaha kadar yatar.

 Ekmeğini taştan çırakan insanoğlu bir yolunu bulur çoluk çocuğunun karnını bir şekilde  doyurur.

Ekmeğiniz bol ,yuvanız  sıcak ,karnınız tok,üstünüz pek olsun.İyi yıllar ekmeğiniz bol olsun.