Nedir bu insanların bir yerlere yetişme telaşı herkes aynı durumda. Bir hengâme, koşturmaca almış başını gidiyor.

Sabah işe gitme akşam eve dönme telaşı. Bazıları için hayat kolay iş yeri evine yakınsa eğer değmeyin keyfine. Sabah beş dakika önce evden çık, yorulmadan strese girmeden işinin başındasın. Fakat bazıları için durum tam tersine, işe gitmek için sabahın zifiri karanlığında ayakta ve yollarda.

Yıllarca bitmek bilmeyen yollar,  yollarda hızla  eksilen, eskiyen hayatlar. Yaşadığımız  çağda teknoloji oldukça ilerlediği  için  her yere ulaşım sağlayabiliyoruz. Günümüzde araçların, yayaların ya da hayvanların karayolunda meydana gelen durumları trafik olarak isimlendiriliyor. Bu yollar yalnızca akışın yönlendirildiği bir sistem değildir. Bunun yanında toplum bireylerinin etkileşimde bulunmasının başka bir yoludur.

 Bir yerlere ulaşmak için bir çoğumuz toplu taşıma aracı yada kendi araçları ile bu hengâmeye katılmak zorunda kalıyor. Hayatı büyük ölçüde kolaylaştıran ulaşım araçlarını kullanırken yani trafiğe çıktığımızda;  belirlenen kurallar dâhilinde ilerlemeliyiz.  Kuralların  olmadığını düşünmek dahi  istemiyor insan. Bir çok kural varken bile bu kadar  kaza ve acı kayıplar maalesef yaşanıyor.

Trafik 21. yüzyılda ülkelerin en önemli sorunlarının başında yer almaktadır. Bilim ve teknolojide yaşanan ilerlemelere rağmen trafik kazalarının ve ölümlerin önlenememesi, netice itibariyle giderek ilkel, acıklı ve acımasız bir görüntüye yol açmaktadır. Türkiye’deki trafik sisteminin insani değerleri, ahlâk ve etik düşünceyi dışladığı gözlenmektedir. Trafik ahlakı olmadan salt trafik hukukunun çözüm olmadığı gözlenmektedir. Trafik etiği, insanlara trafik işleyişinde nasıl davranılacağını, iyi ve kötünün ne olduğunu, hayat hakkının kutsallığı, insanlara neden zarar verilmemesi gereğini, hak ve hürriyetlere niçin saygı gösterilmesi gerektiğini ifade etmektedir. Trafik sisteminde etiğin uygulanmasını ifade eden ahlak bakımından bir noksanlık, trafik ahlakına ilişkin temel bir kültür, bilgi ve görgü eksikliği gözlenmektedir. Etik ve ahlak ilkeleri olmadan sosyal sistemlerin ve hukuk kurallarının beklendiği ölçüde etkili ve faydalı olması güçleşmektedir.

Çözüm etik ve ahlak eksenli olmalıdır.

Hayatı kolaylaştırsın diye üretilen, başta kara olmak üzere deniz ve hava araçları ile insanların hareketlerinden meydan gelen trafik bir fırsat, kolaylık ve imkân olmanın yanında ne yazık ki ciddi bir külfet, eziyet ve stres kaynağına dönüşmüş durumdadır. Hiç kuşkusuz bunun birçok nedeni bulunmaktadır. Bunların başında ise trafiğin insan odaklı olmaması gelmektedir. Trafiğe her çıkanın “içinizdeki canavarı durdurun” diye uyarı levhalarıyla karşılaştığı ülkemizde sorun, bazen “trafik terörü” olarak bile adlandırılmaktadır. Yolların kan gölüne dönüştüğü, her yıl binlerce insanın öldüğü, binlercesinin sakat kaldığı, milyarlarca lira maddi hasarın meydana geldiği ve akıl almaz saygısızlık ve kabalığın yaşandığı bir “yaşam şekline dönüşen” trafiğin yol açtığı sorunlar, bu alanda neler olup bittiğinin düşünülmesini zorunlu hale getirmektedir.

Elbette bir yerlere yetişeceğiz , gitmek istediğimiz yere yarım saat önce çıkarak ve de trafikte  uyulması gereken kuralları ihlal etmeden ,   önceliğimiz insan hayatı ve  benim hayatım diyerek yapılan yolculuklarda can kayıpları daha az olacaktır.

 Yüreklere mıhlanan can kayıplarını önlemek ve daha aza indirmek için bir daha düşünerek yolculuğa başlayanlara selam olsun.