Irmaklardan, nehirlerden, derelerden ayak basılmamış çimenlerden duman ve is kokusunun olmadığı havayı soluyan yılkı atları kadar hür olmak hepimizin hayalini süslüyor.
Zaman kavramı ve kolunda saat olmadan, yetişemedim, yetiremedim demeden sadece o anı yaşayarak , arkasına bakmadan, nereye gideceğini bilmeden ilerleyen bir yılkı atı olmak ister insan.
Bizim zirveye çıkmak için hedeflediğimiz hayaller yılkı atlarının ayaklarının altındadır.
Özgür doğanın hakimi olan yılkılar ; yular yok, gem yok, tasa yok, semer yok, sahibim ne zaman yem ve su verecek derdi olmadan yaşayan dünyanın en şanslı varlıklarıdır.
Onlar için müthiş bir yaşam şekli vardır doğada. İstediği zaman istediğini yapan ve farkında olmadan ekolojik dengeyi sağlayan binbir çeşit bitki tüketip, sonrasında da tohumları gittiği yerlere serpiştiren doğal dengenin eşsiz mimarıdır onlar.
Bağlı olduğunu bilerek özgür yaşamaya çalışan bir varlıktır insanoğlu.
Hiçbir zaman özgür olmayan insan nasıl olur da özgürlük nedir sorusuna doğru cevap verebilir?
Ne kadar özgürüz?
Belki kendimizi özgür sanıyoruz ama! Bu sadece bir fikirden ibaret, toplumsal bir varlık olarak yaşadığımız için ne yazık ki bu pek mümkün değil.
Sorgusuz sualsiz özgürce gezmek tozmak aklının estiği gibi yaşamak ister bir çok insan.
Ne güzel olmaz mı her hangi bir kısıtlamaya , zorlamaya bağlı olmaksızın düşünmeden davranarak yaşasak?
Kendimizi ne kadar kontrol edebiliyorsak o kadar özgürüzdür.
Toplumsal bir varlık olarak yaşadığımız için özgürlüğünde bir sınırı var elbette.
Benim özgürlüğüm karşı tarafın özgürlüğünü sınırlamayacak şekilde olmalıdır.
Öz/ümüz ne kadar serbest , içimiz de ne yaşıyoruz ve bunu dışarıya ne kadar yansıtıyoruz?
Bireysel varlığımız, içinde yaşadığımız grupla bağlantılıdır.
Kişinin kendisi ile kalbi arasında bir kuş gibi sonsuzluğa uçabilmesidir özgürlük.
Yaşamı anlayabilmek anlamlandırmak kendi dışındakini bilme arayışıdır aslında.
Var oluşla ilgili olan her tercih ve kendi olma durumu özgürlük bilinci gerektirir. Eğer bu bilince erişirsek kendimiz hakkında düşünme ve eyleme yeteneği geliştiririz.
Anlama arayışlarımız derin ve bütünlüklü olmalı, karanlıkta kutup yıldızının pusula gibi yol göstermesine benzemelidir, anlama pusulasını bulduğumuzda karanlıktaki yolumuzu görür,özgürlüğümüze varırız.
Önce kendimizi sonra karşımızdakini anladığınız anda bir kuş kadar özgürsünüzdür artık.
Anlamak, farkına varmak ile mümkün hale gelebilir. Önce farkına varmalıyız farkına varamadığımız, bir şeyi anlamamız şey’in tabiatına aykırıdır.
Farkına varmak anlamayı doğurur. Bu anlam ise özgürlüğü koşullar. Aslında bu durum doğanın , evrenin ve insanın temel bir sorunsalıdır.
‘’İnsanların özgür olmasını isterim, kralın kalablıklardan, benim sizden olduğum kadar.’’Lord Byron_Don juan.’’
Her zaman her yerde her daim özgür olmak hayaliyle yaşamaya devam …
O KADAR
Öz/ümüz ne kadar özgürse
O kadar hürdür
Göğüs kafesimizde ki kuş!
Uykuya daldığında,
Ne kadar rahatsa
Vicdanın o kadar hürdür rüyaların…