Uzun bir yılımızı arkamızda bırakıyoruz.  Dünyada  ve ülkemizdeki yaşanan sosyal, toplumsal, ekonomik ve siyasal olayların izleri henüz sıcak ve taze.  Bazıları beleklerimizin derinliklerine yerleşmiş durumda. Ülkemizde, Almanya’da, Fransa’da ,  Avrupa’nın bir çok ülkesinde göçmen krizleri, siyasi krizler, Rusya Ukrayna savaşı. Bölgemizde ortalığı kasıp kavuran Israil saldırıları, Suriye krizi. Şimdiden ne olacağı belirsiz gelişmeler ve oradan oraya göç edenler, ve Gazze’de aleni bir katliam, evsiz, susuz, ekmeksiz, okulsuz, anne ve babasız bırakılan binlerce çocuklar.

Bütün zamanlarda olduğu gibi hegomanya kurmak isteyen ülkeler arasındaki çatışmalar ve arada kalan ülkelerin çerez olmaları. Artık filozof liderler yok, Bilim çağında ABD’de seçim kazanan, bir insan Panama kanalı alırım, Kanada’yı alırım, isteklerimi yerine getirmeyen ülkeleri perişan ederim diyebiliyor. Rusya bir diktatörün esiri olmuş muhaliflerini yok eden, Dünya edebiyatının hatırı sayılan ülkesini yönetmekteki geleceğini komşularını işgal etmekte buluyor. Bu diktatörlere özenen ve onların yolunda yürüyen Macaristan, Venezüella, Brezilya, Çin ve onlara özenen liderler. Terör devletleri Israil ve benzerleri. 2024 tam bir kaos yılı olarak gidiyor.

Ülkemiz de bu yılı huzurlu geçirmedi. Geçmişten bu yana geç sanayileşmeyi henüz tamamlayamayan, siyasi oluşumunu darbelerle kesintiye uğratan, kendi dinamikleriyle demokrasisini kuramayan, ekonomik sorunlarını bir türlü çözemeyen kadersiz bir ülke. Her dönemde gerçekleşen toplumsal olayları derinden izler bırakarak geride bıraktı. Acıların ve üzüntülerin en hasını yaşayan bahtsız ülkem.  Her dönemde ‘’dış düşmanlar’’ masalıyla ve içerde de  siyasi kutuplaşmalar sağlayarak yolunda yürüyemeyen bir ülke. Dünyanın en zengin ülkelerinde biri. Ne var ki halkının büyük çoğunluğu yoksul.

Bu durumu yürütürken üst perdeden söylemler ve yardımcıları. Halkını duruma razı etme ve ikna etme çabaları. Ülkemizin bir profesörü ‘’Fakir hayat en sağlıklı hayattır’’ ‘’Fakirlikten neden şikayet ediyorsunuz’’ dedikten sonra gelen eleştirilerle ertesi günü halktan özür diledi. Çalışanlarının yarısı asgari ücretli olan  ülkemizde. Ücretin yetersizliği eleştirilince topu işverenlere atarak ‘’Elinizi tutan yok birazda siz verin’’ diyen siyasi lider. Düşünceye yardımcılar hemen koşuyorlar. Ekmeğin gramajını düşürünce  ’’ Üreten sağlıklı yaşama geçiş ekmeği ‘’ olarak değerlendiriyor durumu. İnsanı düşünen   iyi insan.!!??

Bazı yardımcılar da yoksulları suçlarlar.  Beceriksiz insanlar. Hesabını bilmezler. Olumsuz alışkanlıkları var.  Aile hayatları  düzensiz. Madem bakamıyorsun neden bu kadar çocuğun var. Kimileri de yoksulları hayır severlerin insafına ve merhametine bırakacak  konuşmalar yaparak hayırseverlere havale ediyorlar. Hayır severlik ve yüce gönüllülük toplumumuzun çok değerli bir geleneğidir. Böyle insanlarımızın varlığı toplumumuzun bir zenginliğidir. Onları da kendi geleceklerini korumak için değerlendiren düşünceyi eleştiriyorum. Yoksulluk insanımızın beslenme ve barınma hakkını elinden alıyor. Topluma uyuşturucu ve ahlaki değerlerimizi yok eden davranışları kazandırıyor. Bu durumu görmek için sokaklarımızı, parklarımızı gezmemiz yeterli. Bu iki tehlike ayrıca, şiddet,  istismar, hırsızlık, gasp, insan öldürmek olaylarını arttırıyor. Huzursuzluk tüm toplumu sarıyor ve dolu dizgin koşup gidiyor.

Bir toplumda insanların en temel hakları olan barınma ve beslenmenin yanında adalet, eğitim ve sağlık olmayınca o toplumda en insani değerler yok olup gidiyor.   Bu günkü manzara  böyle.  Geçtiğimiz yılın en sarsıcı olayı İsmi, zarif ve ince yapılı, kendini ve insanları çok seven, insancıl, etrafına mutluluk saçan, naif özelliklerini taşıyan anlamına Narin’in öldürülmesi oldu. Çocukluğuna doyamadan yaşama hakkı elinden alınan bu çocuğumuzun en yakınları tarafından boğulması, ülkemizdeki bir çok acı olayın hatırlanmasında sembol oldu. Yeryüzündeki hiçbir gerekçe bu çocuğun ortadan kaldırılmasını açıklayamaz. Bu olay her insanımızın bağrına saplanan bir acı olarak kalacak. Anne, abi, amca ve diğerleri bütün köylü her şeyi bildiği halde konuşmamaları nasıl bir toplum olduğumuzu yüzümüze çarpıyor. Bu olay, sevgisiz, merhametsiz, saygısız, şiddet eğilimli, güce boyun eğen, çocuğa, kadına saygı duymayan, eğitimsiz, vicdansız, duygusuz, bireylerimiz olduğunun belgesidir. Böyle bir toplumun geleceği olabilir mi ?  yoksa  daha çok kör karanlıklara doğrumu gideceğiz ?  Yeni yıla aydınlık umutlarla……………