Gazete haberlerini  okuyorken sağlığı iyi olmadığını öğrendim. Yemek borusundaki kanser tümörü taşınmaya başlamış. Karaciğere geldiğinde  artık tedavi olmamaya karar vermiş. Çok üzüldüm. Bu kadar gerçekçi olmasının hayat anlayışıyla çok ilgili olduğu kesin. Hayata çok basit bakan başkan ülkesini ayağa kaldırmıştı. Çok alçak gönüllü bir anlayışla sürüp gelen ömrünü doğal akışına emanet  ediyor.

Devlet başkanı olduğunda, başkanlık sarayına adım atmamıştı. Sarayı evsiz insanlara vermişti. Evi ülkenin kenar mahallesindeydi. Bahçesinde, çiçekleri, sebzeleri vardı. Tavukları ve sabahları ötüşleriyle uyandığı horozlarıyla beraber  yaşamaktaydı. Basit ve doğal ortamda komşularıyla olan dostluğunu, arkadaşlığını sürdürmektedir. Sürüp gelen zamanda değişen tek şey işine giderken bile yanından ayırmadığı köpeği Manuel’di. O geçen yıl bu dünyadan ayrılmıştı. Mezarı bahçesindeki bir ağacın gölgesindedir, her gün yanına gidip ,köpeğinin misafiri olur,  ülkesinde ve mahallesinde olan bitenleri bıkıp usanmadan anlatırdı.

Hayatının bir bölümü,  yani delikanlı zamanlarında  Latin Amerika ya has gerilla savaşlarında geçmişti. Çatışmalar acımasızdı. Kararlıydı, inançlıydı, yoksulların ve insanca yaşama arzusunda olan insanların sözcüsüydü. Birçok arkadaşını çatışmalarda kaybetti. Birçoğu hapislerde çürüdü. Yılmadı ve nihayet beklenen duraklardan olan hapishanelerde kaldı. Kaçıp yeniden savaşlara katıldı. Ancak artık bu yoldan başarılı olunmayacağını anlamıştı. Nihayet halkın içinde olarak siyasi hayatını sürdürdü.

‘’Mağlubiyetler, zaferlerden daha öğreticidir’’ demişti. Halk cephesi adıyla seçimlere katılan siyasi harekete katıldı. Seçimleri kazanınca Tarım Bakanı oldu. Şimdi artık farklı bir çalışma zamanı olduğunu farkındaydı. Ülkesindeki tarım alanlarını en verimli nasıl kullanması gerektiğini tespit ettikten sonra, hayvan potansiyelini çoğaltmak için kollarını sıvadı. Bu gün bu ülke tarım ve hayvancılığın zirvesinde.

 Boyalı kuşlar ülkesi anlamına gelen Latin Amerika ülkesi Uruguay’dan söz ediyorum. Efsane başkanları Pepe lakaplı  Mujika’dan söz ediyorum. İkinci seçimde başkanlığı kazandı. Evini , arabasını ve hayatını değiştirmedi. İşine eski model bir Woswogen aracıyla gidip geldi. Aldığı maaşının büyük kısmını öğrencilere verdi. Halkı gibi yaşadı. Oldukça mütevazi hayatından bir milim sapmadı.

Canlı hayvan sayısında dünyada ön sıralarda yer almayı başardı. Şu anda on altı milyon baş hayvanla şaşırtıcı bir başarı kazandı. Bir karşılaştırma rakamın değerini doğru anlatacak. Bizim ülkemizin toplam büyük baş hayvan sayısı on sekiz milyon. Toprakların yüzölçümlerine göre büyük rakam. Kişi başına düşen hayvan sayısı on üç. Süt üretimi yönetime geldiğinden bu yana beş kat arttı.

Nasıl bir hayat sürdüreceğini çok öncelerden belirlemişti. Hasta olduğunda hastaneye gidip sıraya girdi. Tedavi ve ilaç parasını ödedi. Hiç özel uçağı olmadı. Okula başlayan her öğrenciye bilgisayar verdi. Giysileri için devletten ödenek almadı. Siyaset zengin olmak  için değil halk için yapılmalı  ve. güç insanları değiştirmez, sadece gerçek kimliklerini ortaya çıkarır demişti.

Dürüst olmak gerekirse ölüyorum. Beni rahat bırakmalarını istedim. Vücudumun biyokimyasal tedaviyi kaldıramayacağına inanıyorum. Vatandaşlarıma durumu bildirmek istiyorum derken göz yaşlarını tutamamıştı. Çiftliğim eşimin adına kayıtlı. Ancak siyasi hareketime miras olarak bırakılacak. Bahçemdeki Sekaya ağacı altında gömülü olan köpeğim Manuel’in  yanına gömülmemi istiyorum. Sizden farklı düşünenlerle aynı fikirde olmak  kolaydır. Ama  demokrasinin temeli farklı düşünenlere saygı duymayı öğrenmektir  diyerek hayatının sonunu beklemektedir…