Merhaba Sektör Medya Grubu'nun siz değerli okurları. Bu haftaki ikinci köşe yazımla yeniden sizlerleyim.
Size bir soru sormak isterim, içinizdeki çocuk duruyor mu? Hepimizin içinde kuşkusuz ufak, tatlı, sevecen, eğlenceli bir çocuk var. Diğer taraftan yaşanmışlıklar, tecrübe olarak hayatımıza eklenen deneyimlerimiz, ders aldığımız ve hala ders alamadığımız için devamlı benzerlerini yaşadığımız olay ve durumlarla yaşanan, yaşanmaya devam edilen yıllar.
İÇİNDEKİ ÇOCUĞU YAŞAT
Çocukken büyümeyi isterdik hep... Kızlar annesinin makyaj malzemelerini kullanır büyüdüğünü ispatlamak için, erkeklerde sakalları çıksın diye babalarının tıraş bıçaklarını. Ne çok heves ederdik büyük olmaya... Şimdi ise çocuk olmak isteriz. Hatta birçoğumuz şunu deriz kendi kendimize ‘Keşke yeniden çocuk olabilsem’ Bende demiştim kendi kendime ‘keşke çocuk olabilsem’ diye ama geçen zamanı hiç birimiz durduramayız. Her çocuk gibi bizlerde büyüyeceğiz ve toprağa karışacağız. Çocukluğumuza dönemiyorsak içimizdeki çocuğu yaşatmalıyız.
MASUMİYETİNİ ÖLDÜRME
Dünyaya çocuk masumiyeti ve çocuk gözleriyle bakmalıyız. Bakın Ortadoğu ve dünyanın birçok yerinde savaş ve göz yaşı hakim. İçindeki çocuk masumiyetini kaybeden insanlar var. Eğer o masumiyet kaybolmuşsa savaş ve yıkım gelir. Tıpkı şimdi olduğu gibi. Haberlerde bombalardan kaçan çocukların resimleri, görüntüleri ile karşılaşıyorum. Onların gözleri ile dünyaya bir bakın. Onların ne suçu var. O masumların elleri oyuncak tutacak olan o minik ellerin üzerine neden kan bulaştırıyorsunuz?
Artık ölüm, zulüm olmasın masum bedenler canını yitirmesin. Çocuklar toprağa çamurdan şekiller yapmak için düşsün, ölümle burun buruna kalmak yada ölmek için değil. Çocuk gözüyle bakalım geleceğe, çocuk masumiyetiyle, içindeki çocuğu yaşat ki, masumlar yaşasın…