Bursa yeşilliğinden vaz geçmek üzereydi ama güzelliğinden bir türlü ayrılamıyordu. Güz mevsiminin ilk ayları, sarı  renk bir türlü yeşile hakim olamıyordu. Devasa kestane ağaçları  arasından okulumuza ulaşıyorum.  Yetmişli  yıllar sınıfımızda memleketim Salihli’den arkadaşlarım vardı. Yoksul aile ve memur çocuklarıydık. Uzaklardan gelenlerde vardı. Hacı Çolak  Maraş’tan gelmişti. Sakin, ağır başlı, az konuşan bir Anadolu insanıydı. Okul üç yılda  bitmişti.  Öğretmenlik hayatımız başlamıştı.

Beş yıl sonra 1978 yılında Maraş’ta  meydana gelen olaylar izleniyordu. Gazeteler  haberi şöyle yazmıştı. Ders bitiminde okullarından çıkan öğretmenlerden Hacı Çolak ve arkadaşı arkalarından gelen silahlı bir kişi  tarafından vuruldu. Hacı Çolak orada  arkadaşı da  yaralı halde tedavi edilirken bir kaç saat sonra  hayatını kaybetti.

Ertesi gün Cuma vakti cenazeler camiden alınıp toprağa verilecekti. Cami imamı Mustafa Yıldız vaazında şöyle demişti ’’ Oruç tutmak, namaz kılmakla hacı olunmaz. Bir Alevi öldüren beş defa hacca gitmiş gibi sevap kazanır. Bütün din kardeşlerimiz hükümete ve komünistlere , dinsizlere  karşı ayaklanmalıdır’’ Avluda cemaat heyecanlı ve çatışmaya hazır vaziyetteydi. Arkasında derin acılar  bırakacak olan Maraş olayları başladı. Cenazeler ortada kaldı. Çok öncelerden planlanmış senaryo adım adım uygulandı. Vahşet kelimesinin yetersiz kaldığı olaylar altı gün sürdü.

Olaylar boyunca her gün belediye hoparlöründen yapılan yayınla  askerler ve güvenlik güçleri yönlendirildi. Halen bu yayını kimlerin yaptığı bilinmiyor. ‘’Kışla basıldı kışlanıza dönün ‘’denildiğinde bir mahalleyi koruyan askerler oradan ayrılınca  seri cinayetler başladı. Burada yazmaya elimin varmadığı cinayetler. Anne karnından çıkarılan bebeklerin dahi parçalandığı cinayetler. Olaylar öncesi değişik şehirlerden gelen gezici milli piyango satıcıları. Olay sonunda tespit edildiler. Milli piyango merkezi kayıtlarında görevli satıcılar olmadıkları anlaşılmıştı. Olaylarda tespit  edilip de halen yakalanmayan ulaşılamayan altmış sekiz kişinin olduğu biliniyor.

Radio France ‘’Olaylarda yabancı gizli  servislerin rolü var. Özellikle ABD merkezli CİA .’’ İngiliz BBC Maraş olayları Pakistan, Afganistan, İran’dan sonra belirsizlik ve kaos içine düşme sırası Türkiye de ‘’ Sıkıyönetim Komutanı  Tuğgeneral Tayyar Argul  olaylarda etkili rolü olan  Ökkeş Kenger’ le konuşuyor.’ ’Oğlum bu hadiseler sizin boyunuzu aşar, bunu biz biliyoruz. Soldan her şey elimizde silahlar ,  mermiler, dökümanlar.  Hepsini yakaladık. Hatta Ermeni Garbis adında birini tespit ettik. Eğer bu kişi ölenler arasında değilse yakında bir vilayetin de başını yakabilir. Bunları biliyoruz.  Biz neyi araştırıyoruz  biliyormusun ? çarıklı Mehmet ağa ‘yı kim sokağa döktü. Biz bunu arıyoruz.’’ Bir zaman sonra  Malatya ‘da Çorum’da çok sonra da Sivas’ta benzer olaylar gerçekleşti.

Ökkeş Kenger daha sonra soy adını değiştirdi. Ökkeş Şendiller oldu ve siyasette  rol aldı. 1991 de Milliyetçi Çalışma Partisinden milletvekili seçildi. ANAP, BBP partilerde görev aldı. Diğer sorumlular yıllarca mahkemelerde yargılandılar. İdam edilenler oldu. Hapis cezası  alanlar oldu.

Bu yazı acıları tazelemek kin duygularını yeniden gündeme taşımak amacıyla yazılmadı. Buna benzerler yaşandı daha sonra. !977 bir Mayısla başlayan Maraş’la ve diğer şehirlerde süren olaylar tamamen önceden hazırlanan senaryonun parçasıydı. Daha sonradan anlıyoruz ki iki yılları daha vardı. Sokaklarda  ülkücü ve devrimci gençlerin çatışmaları. Bir mayısta başlayan sonra da devam eden sol içindeki fraksiyon çatışmaları. Arkadaşım Hacı Çolak’ı vuran başka bir sol  örgüttendi.  Kahve ev bomlanmaları. Pusularda öldürülenler, dağlara ıssız yerlere kaçırılıp infaz edilenler.  Türkiye toplumu üzerinde 1960 ta başlayan toplum mühendisliği 1970 de devam etti. Her darbe Anayasa’sıyla geldi gitti. 1980 de öyle oldu.  Yetmedi 28 Şubat post modern darbeyle günümüze kadar gelindi. Türkiye toplumu derinden yarıldı. Her darbede insanların asılmaları toplumun hafızasından silinmesin diye  yapıldı.  İnançlar, mezhepler, etnik kökenler, ideolojiler üzerinde yürünüp gelindi. Ülkemiz zenginleşti mi ? mutlu mu ? hoşgörülü mü ? eğitimli mi ? refah düzeyi yükseldi mi ?  Şimdi eskisi gibi olaylar olmasa da vasat siyasetçilerin sağ sol fark etmiyor üst perdeden konuşmalarıyla bizlere  hükmetmeye devam ediyorlar.

Artık nefret siyasetinden vaz geçelim. Uzlaşma ve barışma anlaşma , birbirimizi anlama zamanı geldi. Siyasi  liderler Ülkemizi seviyorsanız Ulusal Birlik hükümetleriyle  bir araya gelip toplumdaki kutuplaşmaya son verelim. Cumhuriyetimizi ikinci yüz yıla böyle taşıyabiliriz.