İnsanlar ve toplumlar, binlerce yıldan bu yana geldikleri dünyadaki yollarına devam ediyorlar. Kimi zaman acılarla, kimi zaman sevinçlerle, sevgilerle ,kimi zaman küçük adımlarla kimi zaman büyük adımlar ve sıçramalarla, nereye varacaklarını bilemeden arkalarında iz bırakarak evrilip gidiyorlar. Yaşadığımız çağ geçmişe göre bir çok insanın anlayamadığı, çözemediği, bazen de sadece seyrettiği bir çağ olarak akıllarda kalacak. . Anlayanlar, başarılı olanlar da var tabi ki. Ancak bu yolda çok büyük sorunlar var insanlarda ve ülkeler de, ve dünya da. Olumsuzlukların daha çok olması karamsarlığa neden olmasın gelecek, mutlu yaşayacak insanları bekliyor büyük bir umutla.
Bayram süresince beni en çok etkileyen olay henüz on beş yaşlarını yaşayan çocuklarımızın hikayesi oldu. ‘’Arkadaşına sana son bir kez hediye getireceğim’’ diyerek buluştukları evde kız arkadaşının körpe vücuduna yüz yirmi defa bıçak batırarak hayatına son vermesi oldu. Bu çocuklarımız on beş yaşına kadar neler yüklediler acaba kalplerine, gönüllerine, hiç sevgi yüklemişler, insanın ve canlıların en değerli varlıklar olduğunu hissedecek duyguları alamamışlar. Bir örnek görememişler. Sevgi karşısında akan suların durduğunu, dağların delindiğini, çöllerin aşıldığını bilemişlerdi. Yazık oldu genç çocuklarımıza. Bütün toplum, hepimiz sorumluyuz. Çok acı bir duygusuzlukla bu yol nereye gidecek.?
Dünya da önemli üniversitelerden birisi olan ODTÜ . Öğrencileri,gençleri geleneksel etkinliklerini yapmak için Rektörlüğe başvurdular. İstekleri geri çevrildi. Gençler kendi imkanlarıyla hazırladıkları proğramı sunmak için çalışırlarken o bölgenin elektrikleri kesildi. Gençler karanlıkta telefonlarının ışıklarıyla hazırlıklarını sundular. Şarkılar söylediler, oyunlar oynadılar, tiyatro gösterileri yaptılar, şarkılar, türküler söylediler, şiirler okudular. Kendilerine ve çevreye zarar vermediler. Duygularını geliştirdiler. Rektörlük izin vermemişti. Bu anlayışla bu yol nereye gidecek. ?
Yollarda trafik kazaları, yollarda kavgalar, şehirlerde dükkanlara kurşunlar, akıl almaz hırsızlıklar, kolay yollardan zengin olanlar ve hikayeleri televizyonlarda dizi yapılanlar. Her gün bir kadının öldürüldüğü, genç kızlarımızın hiç yoktan bu dünyadan alınmaları, hayvanların hayat haklarına yönelik ilginç öneriler. Küçük yaşlardan itibaren sigara ve uyuşturucu alışkanlıkları, sanat, edebiyat ve kitap okumaktan uzaklaşmış çocuklarımız, gençlerimiz. İşsiz gençlerimiz. Üniversite mezunu olup ta hayalleri çalınan gençlerimiz. Geleceklerini yurt dışında arayan doktorlarımız ve teknik elemanlarımız bu ülke gerçeklerimizle bu yol nereye gidecek ?
Bu konularda en çok konuşması gerekenler eğitimciler, sosyologlar, psikologlar olmalı ancak en çok siyasetçiler konuşuyor. Bir yol çizilmeli. Nereden başlayalım ? sorusunun karşılığı bulunmalı. Ancak bu yolun yürünmesi için belirlenenlerin başında İdeolojilerin ve inançların dayatılması olmamalı . Çocuklarımıza ve gençlerimize güvenmeliyiz. Önce insan, önce iyi insan, iyi yurttaş olma yolunda yürüyeceklerdir. Değerli eğitimcilerimizden Acar Baltaş’ın ‘’Hayat en çok iyileri kırar’’ kitabından bir alıntı bana çok doğru geldi. Aynen paylaşıyorum.
‘’Orta sınıfın erimesi, orta sınıf çocuklarının da düşük eğitim görmesi demektir. Böyle bir toplumda demokrasi gerçek anlamda yaşayamaz. Eşitlik, hukuk, liyakat eğitimli toplumların ve orta sınıfın ihtiyaçlarındandır. Orta sınıfın eridiği toplumlarda eğitimin kalite ve seviyesinden söz edemeyiz. Düşük eğitim düzeyindeki diplomalıların sayısı artsa da nitelik zayıflar. Sadece yoksul ve bir avuç zenginden ibaret toplumlarda demokrasiye, özgürlüklere, basın özgürlüğüne ve bilime dayanan bir eğitime ihtiyaç olmaz. Böyle toplumlarda binalar kaçak yapılır. İhaleler ilişkiyle alınır. İltimaslı çocuklar kilit pozisyonlara yerleştirilir.’’
Bu yolda ne kadar zorluklar olsa da, engebe, bataklık olsa da yolun sonunda aydınlığı göreceğiz.