Sekiz yüz yıl önce İngiltere kralı Fransa’ya karşı açtığı savaşta yenildi. Savaş masraflarını karşılamak için zengin, fakir tüm vatandaşlarına vergi çıkardı. İngiltere halkı ayaklandı.’’ Savaşı nasıl çıkardıysan savaş masraflarını kendin öde’’ diyerek , kralı dize getirdi. Daha önemlisi birçok yetkisini elinden aldı. Meclis açıldı. Kral’a denetim başladı. Bu olay tarihe ‘’ Magna Karta’’olarak geçti. Durumu anlamak için şöyle bir hatırlatma yapayım. Osmanlı Devleti henüz yoktu. Olaydan Seksen dört yıl sonra kurulacaktı.
Ülkemizde olup biten olayları hatırlatmaya üzülüyorum. Ama yazmak zorundayım. Neler oluyor bu güzelim ülkede, depremler ve yangınlarda ölenler, cinayetler, kadın ve çocuklar sokaklarda öldürülüyorlar, tecavüzler, soygunlar her gün. Parkalarda, caddelerde uyuşturucu kuryeleri, sigara , alkol kullanımında zirveler, merhametsizlik, duygu aşınmaları yani duyarsızlıklar hızla artıyor. İşsizlik ve pahalılık, hayat pahalılığı, yolsuzluk, adaletsizlik diz boyu ve olağan bir durum haline gelmiş. Eğitim ve sağlık kayboldu. Bu yazıyı yazmadan önce okuduğum haber otuz beş yaşındaki anne kendisi hemşire, kızını serum içine zehir koyup öldürüyor. Küçük kızını ,ve kendini de tabanca ile vurup öldürüyor. Bu durum insanımızın hayata karşı umutlarının bittiğini acı bir şekilde öğretiyor. Sorumlular yok, insanlık yok, utanma yok, boğula boğula hep beraber ölüyoruz aslında.
Birazda geçmişten, tarihten örnekler verelim. Büyük İmparatorluk Roma’nın yıkılış nedenleri. Yolsuzluklar. Enflasyon. Kötü yönetim. Aşırı vergilendirme. Açlık ve salgın hastalıklar. Geleneksel Roma erdemliliği ve değerlerde düşüştü. Kralları saraylarda zevk ve sefa içindeydi. Roma yıkıldı. Yerini Osmanlı imparatorluğu geçti Roma mirasını devraldı. Birkaç Padişah yönetimi dışında ömrü boyunca toplumu iyi yönetemedi. Adaletin yerini, rüşvet, adam kayırma, menfaat aldı. Hukuk hiç yoktu. Fermanlarla yönetilen toplum hızla çürümeye başladı. Ve çöktü. Bin beş yüzlü yıllarda dünyanın en zengin Sadrazamı Rüstem Paşa’ydı. Kendisi Kanuni Sultan Süleyman’ın damadıydı.
Son padişah Vahdettin İtalya’da öldüğünde cenazesi oturduğu evin bahçesindeyken tabutuna haciz konulduğu için kaldırılamadı. Kızının küpeleri ve sandıklardaki kalmış birkaç altınlar satılarak cenaze kurtarıldı. Gemi birkaç kişiyle Şam’a hareket etti. Yavuz Selim camisi avlusuna kazılan mezar yerinde su çıktı. Damadı ‘’İçimizdekilerde bir mezar daha kazdırılacak para olmayınca Şah Baba’yı su içinde gömdük’’ demişti. Kızı Sabiha Sultan durumu şöyle anlatmıştı ’’Masalı andıran bir hayat yaşayıp, baş döndürücü iniş ve çıkışlar ve taşkın fırtınaları atlatıldıktan sonra pekte kolay olmayan bir şekilde hayatta kalabildi.’’
Komşumuz İran’ın Şahı Rıza Pehlevi ülkesini şöyle yönetiyordu. Meclis doğrudan kendine bağlıydı. Kendine bağlı Diriliş Partisi tek adam ,tek parti. Bol israf, çok yolsuzluk. Kendine muhalefet eden insanları ve kuruluşları düşman ilan etmişti. Devlet görevleri liyakata göre değil, sadakata göre veriliyordu. Siyasetçiler, yazarlar, sanatçılar, gazeteciler, akademisyenler ,Savak adı verilen istihbarat örgütü tarafından izleniyor ve kimilerinin hayatlarına son veriliyordu. Faili meçhul cinayetler. Haksız tutuklanmalar sonunda topluma korku egemen olmuştu. Ülkedeki basın yayın organları televizyonlar tek merkezden yönetiliyordu. Farklı inanç ve ırklardan oluşan İran halkı sonunda birleşti ve İran Şah’ı ülkesini terk etmek zorunda kaldı. Bir çok ülkeye sığınmak için baş vurdu. Başta en büyük dostu ABD olmak üzere hiçbir Avrupa ülkesi sığınma izni vermedi. İngiltere isteğine cevap bile vermedi. Geçici olarak bir yerlerde kaldılar. Sonunda Mısır kabul etti ve oraya yerleştiler. Kısa zaman sonra Şah öldü. Büyük kızı eroin komasına girip öldü. Büyük oğlu kafasına kurşun sıkıp öldü. Ne kadar serveti olduğu hiçbir zaman bilinemedi. Bir polis şefi ‘’Humeyni’nin başarısı kendisinden değildi. Şah’ın soygun, yolsuzluk, hukuksuzluklardan ve haksızlıklardan olan düzeninden kaynaklandı’’ demişti.
Şili’de seçimle gelmiş olan sosyalist Allende’yi darbeyle indiren Pinochet halkına adeta işkence yaptı. Örnek verdiğim ülkelerdeki gibi. Gitar sanatçısın parmaklarını kırdı. Şili fail meçhul cinayetler ülkesi oldu. Ölünce yakılmasını istemişti. Külleri bir kavanozda saklandı. Silahlı kuvvetler en küçük birimlerine kadar sınırları içine gömülmesine izin vermedi. Resmi ve bilinen mezarlıklara gömülmedi. Küllerinin nerede olduğu bilinmiyor.
İnsanlara acı çektirmeyin, zulmetmeyin. Toplumların üzerine korku bulutları serpmeyin. Unutmayalım insanlarımız bu güzelim dünya ya insan gibi yaşamak için geldiler…