Okullarımızın açılmasıyla birlikte eğitim ve öğretim sorunları daha sıcak gündeme geliyor. Okullar, insan, kaliteli insan yetiştirmek ve meslekler için gerekli en önemli kurumlardır. Öyle olunca her zaman konuşulanların başında yer alıyor. Dünyada ilk okul yazı ile birlikte Sümerlerde başladı. Tabletleri yazacak insan gerekiyordu. Devlet işlerinde tutulacak kayıtlar için okullar açıldı.
Zamanla kültür ve bilim merkezi olma yolunda gelişti. O zaman, yani yedi bin yıl önce öğrenciler, Tanrıbilim, Bitki bilim, Hayvanbilim, Coğrafya, Matematik, Dilbilim konularında dersler gördüler. Öğretmenlerin ücretlerini öğrenciler ödedi. Okullar o zamanki dünyada yayılmaya başladı, Mısır, İran,Çin, Atina da Platon ve Aristo okulları felsefe ve ahlak üzerine liseum ve akademia larda, ve Anadolu’da Milet okulu Matematik,Geometri üzerine çalıştılar.
Her dönemde öğretmen eğitimin merkezinde oldu. Nereden başlamalı sorusuna cevap öğretmenden oldu. Günümüzde iletişim araçları, internet ve bilgisayarlar çok gelişmiş olsa da öğretmenin değeri ve eğitimdeki yeri daha da önemli hale geldi. Okulun kalitesi öğretmenin kalitesiyle özdeşleşti. Bu nedenle Öğretmen eskiye göre daha çok kendini geliştirmeli, daha çok çalışmalı, öğrencilerle daha çok ilgilenmeli. Öğrencinin gönlünde kalbinde yer almalı.
Öğretmen öğrencilere bilginin nasıl kullanılacağını öğretmeli. Bilginin nerede olduğunu araştırmalı. Bilgilenmenin ve öğrenmenin tadını almalı. Okula her gün yeni bir bilgi öğrenmek için koşmalı. Okullarda soru çözmekten daha önemlisi tartışmak,akıl yürütmek,düşünmek,kıyaslamak,karşılaştırmak olmalı.
Öğretmen sabırlı olmalı , hoşgörülü olmalı, iyi gözlemci ve dinleyici olmalı,alanı dışında da sanat ve edebiyat konularında bilgili olmalı,sınıfta ses tonunu iyi kullanmalı.düzgün giyinmeli,erkekler her gün okula traşlı gelmeli. Bayanların saçları düzgün taralı olmalı,hafif bir makyaj yapmalı. Alaycı, küçük düşürücü davranışlardan kaçınmalı. Parkta oturup dinlenen bir emekli olmuş öğretmenini tanıyan bir yetişkin öğretmeninin eline sarılır öper. Öğretmenim beni tanıdınız mı diye sorar hayır cevabını alır. Şimdi beni iyi tanıyacaksınız diyerek anlatır’’Sınıfta bir arkadaşımızın saatı çalınmıştı. Siz herkes gözlerini kapatıp duvara dönsün demiştiniz ve ceplerimizi yokladınız saat benim cebimden çıktı şimdi hatırladınız mı ? hayır cevabını alır yine ama neden diye sorunca çünkü bende gözlerimi kapatmıştım’’
Öğretmenlik özel statüsü olan bir meslek olmalı. Öğretmen olacaklar için bazı kriterler olmalı. Adaylar henüz okula başlamadan önce tanınmalı. Yemekte, sinemada, sporda, kütüphanede, yaşadığı ortamda gruplar halindeyken görevliler davranışlarını rapor etmeli.En önemli değer çocukları,insanı ve etrafındaki varlıkları seviyor mu ? olmalı. Sonra okula alınmalı okul bittikten sonra yüksek lisans yapmalı. Okulda her türlü iletişim araçlarını kullanabilmeli.
Öğretmenlerimiz her yıl denetlenmeli plan ve proğramlar dışında, Okuduğu kitaplar, yazdığı makaleler, değerlendirmeye alınmalı. Evrensel değerlere uygun öğrencileriyle bir dünya insanı olma konusunda ki başarısına bakılmalı. Öğretmenlerin seminerlere ve uluslararası konferanslara katılmaları sağlanmalı. Aldıkları ücretler memurlar statüsünden farklı olmalı. Sistem sorunsa öğretmen ne yapabilir ki diyeceksiniz tabiî ki öyle ama bu durum öğretmenin değerini değiştirmez.
Her yıl yapılan Üniversite sınavları sonuçları beklenilen düzeyde değil. Suçlamalar ve bahaneler yerine başlanması gereken yerden hareket ederek siyasetten uzak bir Milli eğitim anlayışı kesinlikle kurulmalı. Aynı iş kolunda sayıları çok fazla öğretmen sendikalarına hiç gerek yok. Öğretmenlerde tabipler, mühendisler gibi odalar halinde bir araya gelmeli. İdeolojik temeldeki sendikaların mesleğe hiç bir yararı yok.
Okullarımızda her bakımdan eğitime yakışan donanımda olmalı. Okullar sosyal bir varlık olarak sorunlarıyla birlikte var olacaklardır.Bir ülkenin olmazsa olmazlarıdır.Salgınlarda dahi önlem için her yer kapatılır ama okullar asla kapatılmaz. Çok eski bir bakanımızın sözünü bu nedenle başlık olarak yazdım.