Doğuştan var olup; aldığımız eğitim ile geliştirdiğimiz, insana verilen bu güzel meziyet herkese nasip olmaz.

Yaşa bağlı da birçok özelliğe sahip

olduğumuzun farkına varıyoruz sadece biraz sabır   gerekli.

 Eğer ilgi duyduğumuz alana, doğru bir şekilde yönelir isek; kendi içimizde olan cevheri görür ve onu geliştirebiliriz.

İlgi alanlarımız aslında yeteneklerimizin keşfedildiği kilit noktalarıdır.

Kendimizi sürekli geliştirdiğimizde birçok özelliğimizi fark edecek ve bu keşfin verdiği haz ile yeteneğimize doğru yöneleceğiz.

 Kişi kendinde bulduğu bu kıymetli hazineleri geliştirdiğinde ise,  hayatının akışı değişecek ve kendini hayretle izlemeye koyulacaktır.

 Ünlü düşünür KONFÜÇYUS derki;

‘’ Bilgiden  hoşlanan, akla yakın olur; gayretle iyilik yapan, erdeme yakın olur; utanmayı bilen cesarete yakın olur.’’

Kişi bu üç özelliği bildiğinde, kendisini nasıl yetiştirebileceğini bilir.

Böylece toplum içinde ne kendini ne de başkalarını rezil eder.

Yetenekli ve becerikli olmak her insana nasip olmaz.   Bazı şeyleri yapamıyor isek;  bizden daha iyi yapana neden saygı duymakta zorlanıyoruz?

 Adı üstünde ye/te/nek birilerine yetebilmek değimlidir? Doğuştan gelen bir özellik olan bu güzel meziyet bir çok  sorunun üstesinden gelmemize yardımcı olur.

Bu insanlara saygılı olmak onların işini daha da kolaylaştırır.

İnsanı sevmek temel ilkelerimiz arasında olursa, kendi hayatımız da daha kolay ve akışkan bir hal alır.

Bizler öncelikle kendimize saygı duymalıyız, davranışlarımızda dürüst olup doğruluktan şaşmayalım ki karşımıza da bizi hayalkırıklığına uğratanlar çıkmasın. Erdem ve bilgi sahibi olmak için çok büyük çaba harcamalıyız ki hedefimize ulaşabilelim. Her şey kendimizi geliştirmek ve değiştirmekle başlıyor.

İnsanları sevmek ve onlara yararlı olmak ilkesini, yaşam biçimi haline getirdiğimizde  daha mutlu ve huzurlu olunduğunun farkına varırız.

Tüm mesele kendimize bir hedef belirlemek ve o hedefe ulaşıncaya kadar yılmadan, yorulmadan çabalamaktır.

Bu süreç oldukça zor ve meşakkatli olsa da, sonuca vardığınızda dikenli tarlalardan gül bahçesine girmiş gibi huzura kavuşmanın hazzını yaşarız.

Kendimize yetebildiğimizde dünyanın en zenginiyiz aslında. Böyle olduğumuzda  adına yakışır davranışlar sergileyecek,  toplum içindeki yerimizi koruyacak ve temel benliğimizle buluşacağız.  Bulunduğumuz yere ve  yaptığımız  göreve yakışır  davranışlar içinde olduğumuzda saygınlığınızı da artacaktır.

Toplumda herkes bulunduğu yerin sorumluluk ve görevlerini bildiği ve uyguladığında dünya daha yaşanılır bir hâl alır.

Yetenekli olmak için bilgili de olmak gerekir. Bilgi iyi ile kötüyü ayırt etmemize yardımcı olacaktır.

Bildiğini bilen insan bazı şeyleri bilmediğini de bilir ve ona göre davranır.

Ne yazık ki; kaliteli ve yetenekli insanın en az olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Bu sebepten dolayı milli servet gibi kıymetli olan bu insanları hayatımızda çoğaltmak, evreni daha yaşanır hale getirir.

Kendine yeten insan topluma daha yararlı ve faydalı olan bir insan olur.

Birilerine yetmek zorunda olduğumuz şu kısacık hayatta, yetmekten yorulanlardan olmaktansa; kendimize yetebilmek ne  güzel!.