Merhaba Sektör Medya Grubu'nun değerli okurları. Yeni bir yazımla yeniden sizlerleyim. Çanakkale’ye hiç gittiniz mi? Gittiyseniz benim hissettiğim duyguları eminim ki sizlerde hissetmişsinizdir şayet giderseniz de eminim hissedeceksiniz.
Çanakkale Güzelyalı’da bir akrabamız vardı. Onu ziyaret için Çanakkale’ye gitme fırsatını yakalamıştım. İlk olarak Güzelyalı’da ormanlık alanda gezinti yaptık. Ormanlık alanda bulunan bir tepeye çıktık tepe boğaza bakıyordu. Burada yaklaşık 50 metre aralıklarla 2 tane top bulunuyordu. Bu topların vidaları avuçlarım kadardı büyüklüğünü siz düşünün. O şartlarda bu devasa topu buraya nasıl çıkarttılar? Diye kafamda sorular dönüyordu. Topların arasında bir tünel bulunuyordu. Tünelin içerisinden girip karşı topa kadar yürüdüm. Tünelin içerisinde esirler için zindanlar mevcuttu.
Karşı topa kadar yürüdüm ve dışarı çıktım. Yerlerdeki uzun çukurlar gözüme çarpmıştı. Sordum bu çukurlar nedir? diye bizi oraya götüren akrabamız bana ‘onlar askerlerin savaşta açtıkları siperler’ dedi. Tüylerim diken diken olmuştu. Savaş anı gözümün önüne geldi ve sanki askerlerimizin kanlarının üzerine bastığımı hissediyordum. Aradan yıllar geçti ama o duygu benimle birlikte geldi. Ruhları şad olsun bu vatan için can veren her bir yiğide, gence, kadınımıza, anamıza. Atamızın durduğu ve düşmanların planlarını öngördüğü düşündüğü tepe, sıkılan kurşundan saati sayesinde kurtulduğu o tepe...
Diğer gün ise anıta gittik. Destanlar yazan, Çanakkale destanını yazan askerlerimizin mezarlarını ziyaret ettim onlara yad ettim. Gün geldi aç yattılar, gün geldi sade hoşaf ekmek yediler, gün geldi sadece ekmek yediler ve bizler için kanlarını bu topraklara döktüler. Allah mekanlarını cennet etsin.
Ruhu şad olsun askerlerine ‘Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum.’ diyen ülkemizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün, ruhu şad olsun 215 kiloluk top mermisini namluya süren Seyit Onbaşı’ya, ruhu şad olsun düşmana bu cennet vatanı bırakmayan herkesin, ruhu şad olsun ‘Çanakkale geçilmez’ diyenlerin…