Dünya bizi bir belirsizliğe doğru sürüklüyor, ne zaman ne olacağı belli olmayan bir yaşamın içinde kanadı kırılmış kuşlar gibi çırpınıp duyuyoruz.
Genel olarak kabul gören fikirlerin dışında kalan düşünceler bütünü, bizim kendimize bir yön çizmemize, hayatımızın kararlarını vermemize engel teşkil etmektedir.
Herkesin kafası karışık, allak bullak zihinlerimiz. Tek derdimiz hayatta kalmak ve iyi bir yaşam sürmek.
Aslında çok şey mi istiyoruz?
İnsan zihninin doğru kabul ettiği halde, düşüncelerin yanlışlığını kanıtlayan önermeler bütünüyle dolu kafalar.
Bu duruma zihin jimnastiği demek daha doğru olacaktır. Doğru olan bir şeyi, “Yanlış mı yapıyorum acaba?” diyerek, zihnimizi karıştıran düşüncelerdir bizi yoran.
Canlılar içinde sadece insana verilen en önemli şey düşünme yeteneğidir.
Düşünerek bir şeyleri iç dünyamızda tartıp, sonuçlarının ne getireceğini hesap ederek ilerler dururuz. Bu nedenden dolayı hep bir karar vermek zorunda bırakılıyoruz. Karar vermek aslında bir anlam da seçim yapmak ve risk almaktır. Acaba hatamı yapıyorum diye düşünmek insanı kararsız bırakır.
Hür irademizi kullanarak geleceğimize yön vermek bizim avuçlarımızın içindedir.
Artısını eksisini iyi hesaplayıp, alabora olmadan rotamızı çizmek en doğru yol olacaktır.
Kararsız kalmak denizin ortasında rotasını kaybetmek gibidir. Ne tarafa gideceğini bilmeden rüzgarın estiği yöne savrulur durursun.
İki tür insan vardır; Birincisi iyi ya da kötü ne istediğini bilip karar verenler, ikincisi ne istediğini bilindiği halde değişik nedenlerden dolayı arada kalanlar ve karar veremeyenlerdir.
En kötüsü de arada kalmaktır.
Aç ve susuzsun, eşit uzaklıkta ulaşacağın su ve yiyecek var, hangisine doğru ilerlenirse daha iyi sonuç alınacak asıl mesele bu.
Salgın hastalıklarla savaştığımız yaşadığımız çağda dünyada bilgi kirliliğinin sebep olduğu bazı nedenlerden dolayı insanlar ne yapacağını bilemez durumda.
İnsanlık tarihine umut olacak aşıları yaptırmalı mı? Yoksa yaptırmamalı mı?
Hastalığa yakalandı ise ilaçları kullanmalı mı? Kullanmamalı mı çelişkisi ile yaşayan ve kafa karıştıran bir sürü bilgi kirliliği ilen doldu beyinler.
Trafikte sıkışıp kalmak, kavga edenleri ayırmaya çalışıp dayak yemek, iki insanı barıştırmak ve ortayı bulmak için tatlı yalanlar söyleyerek, şebeklik yapıp ortada palyaço gibi dolaşanların işi daha zordur. Ve bu durumdan en çok zarar görenler işte bu kişilerdir.
Hiç düşünündünüz mü nelerin ve kimlerin arasında kaldınız. Gerçek kararsızlıkta her zaman bir tereddüt vardır, neyin ya da hangisinin daha doğru olduğu konusunda bir çözüm bulamamak söz konusudur.
İşte bu nedenle “En kötü karar kararsızlıktan daha iyidir” sözü önemsenmelidir. Ki karar vermeyi öğrenmek istiyorsak kaybetmekten korkmamalıyız!
Böyle durumlarda içinde bulunduğumuz olaya odaklanarak, kişisel hislerimizi bir kenara bırakıp, edindiğimiz bilgiler ışığında ilerleyerek daha sağlıklı kararlar alabiliriz.
• Bazı insanlar doğruları bildiği halde bunu kendi lehine çevirmek istediğinden dolayı doğru yolda ilerlememize engel olmak isterler.
• Yaşadığımız çağda gemiyi idare etmek oldukça güç. Gemi ne zaman su alacak! hangi limanda duracak, ne fırtınalar çıkacak bilinmediği için dümeni elden bırakmadan gözümüzü ufka çevirip, kaptanı olduğumuz hayattı doğru limanda demir atmak bizim elimizde.