Persler, dünyanın ilk imparatorluğunu kurmuşlardı. Güçlü ve kararlı bir devlet yapıları yanında iyi organize olmuş orduları vardı. Şah Rıza bu geleneği sürdürmek istiyordu. Döneminde ABD ile ilişkileri çok iyiydi.’’ SAVAK ‘’ adlı gizli örgütü her şeyi kontrol altında tutmaktaydı. Tam bir diktatörlük ülkeyi yaşanmaz hale getirmişti. Ancak bir akşam yemeği sırasında masada ‘’Şah’a ve Şahbanu’ya ölüm yazısını görünce anladı ki karşıtları sarayına kadar girmişti. Ülkesini terk etmek zorunda kalmıştı. O dönemde hiçbir ülke kendilerini ve ailesini kabul etmemişti. Ortada kalmışlardı. Nihayet Mısır bin bir ricayla Şahbanu’nun göz yaşlarına dayanamamıştı. Kısa zaman sonra Şah öldü. Kızı kokain komasında, oğlu da kafasına kurşun sıkarak öldüler.
Uzun bir sürgün hayatından dönen dini lider Humeyni ülkesine döndüğünde ‘’ ne hissediyorsunuz ? ‘’ sorusuna ‘’hiçbir şey’’ demişti. Kısa zamanda ülkeye hakim olan yeni rejim ülkeyi sivil silahlı güç Besiçler, Devrim muhafızları, ve devlet güvenlik güçleriyle hızla diktatörlüğe götürmüştü. İnsanlar demokrasi peşinde koştuklarını sanarak kendilerini yeni bir diktatörlüğün içinde bulmuşlardı. Eski bir polis şefi ‘’Humeyni’nin başarısı tek başına kendisinden olmadı. Şah’ın soygun düzeni, yolsuzlukları, hukuksuzlukları ve haksızlıklardan kaynaklandı ‘’demişti.
İran halkı, kırk beş yıldır zamanla daha da yoğunlaşan baskı altında kıvranıyor. Mollalar denilen zümre, çok acımasız ve katı davranıyor. Ülke Dünya’ya kapalı. Zengin petrol yatakları kazançlarını halkının refahı için harcama yerine bölgede güç olma yolunda silahlanmaya harcıyor. Halk küçük bir kıvılcımla sokaklara dökülüyor ancak gösteriler şiddetle ve kanla bastırılıyor. İnsanlarını kadın erkek demeden şehir meydanlarında ibret olsun diye asıyorlar.
Mahsa Amini yirmi iki yaşındaydı. Örtünme kurallarına uymadığı gerekçesiyle ‘’Ahlak Polisi’’ tarafından gözaltına alınmıştı. Ancak işkenceye maruz kalarak öldü. Bu olay birden tüm ülkede protestolara neden olmuştu. ‘’KADIN ,HAYAT, ÖZGÜRLÜK ‘’haykırışlarıyla kadın, erkek, yaşlı, genç her gün sokaklardan evlerine gitmediler. Halk bedelini ağır ödüyordu saat başı ölüm haberleri duyuruluyordu. O sırada oynanacak bir futbol karşılaşmasında sporcular milli marşlarını söylemeyerek özgürlükler tarafında yer almışlardı. Büyük kalabalıklar Mahsa’yı yalnız bırakmadılar ve toprağa verdiler.
İran, inançlarına göre ölümün kırkıncı gününde ülkenin bir çok şehrinde yine kalabalıklar halinde rejimi protesto ettiler. Mezar, Behiçler ve devrim muhafızları tarafından kuşatma altına alınmıştı. Buna rağmen KADIN, HAYAT, ÖZGÜRLÜK haykırışlarını susturamamışlardı İran da bu ölüm olayı bazı dönüşümlere, gelişmelere işaret etmekteydi. Gösterilerde kadınlar baş örtülerini çıkarıp yakmışlardı. Tahranlı Nika on altı yaşındaydı. Protestolara katılmak için evinden çıkmıştı. Arkadaşlarıyla son telefon görüşmesinde ‘’arkamdan polisler’’ geliyor demişti. Bir daha haber alınamamıştı. Uçurumdan düşmüş bir kız bulundu diyen polisler fotoğrafı annesine göstermişlerdi. Anne kızını tanıdı ancak polis kızın cesedini ailesine vermeden gömmüştü. On altı yaşındaki lise öğrencisi Armita başını örtmediği için polisle çatışması sırasında öldürülmüştü.
Gösteriler sırasında ölen insanların cesedlerini polisler ailelerine vermiyordu. Bir anne sıcak kanı akmakta olan çocuğunun cesedini meydandan çalarak kaçırmıştı. Evinde aylarca gizlemişti. Nişanlısı ölen bir genç kız öldürülen nişanlısının mezarına gelinlikleri giyerek gelmişti. Bir adım öne çıktı ve bir avuç toprağa mezara serpmişti. Bir anne öldürülen çocuğunun tabutu önünde kırmızı baş örtüsünü çıkarıp elinde sallayarak ağıtlar yakarak mezara uğurlamıştı. Mahabat halkı bir günde üç defa mezarlığa gelerek ve özgürlük türküleri söyleyerek dal gibi gençlerini birer saat arayla toprağa vermişti. Gök yüzü karanlık olmuştu. Hava sıcaktı ama insanlar üşüyorlardı. Hepsi nefes alıyorlardı ama hiçbirisi hayatta değillerdi. Onlar acılarını dağlara yazmışlardı. İnsanı neresinden incitirsen aynı yerden kendisi de incinir derler. Verdiği acıyı da aynı yerden kendisi de yaşar derler. İran halkının acıları dağlara yazılmıştı. Başkanları Reisi’de dağlara düşerek benzer acıları yaşadı. Hayat yaşadığımız sürece daha ibret alacağımız dersleri vermeye devam edecek…………