100. yıl kutlamaları tüm 2023’e yayılmalıydı.
29 Ekim’le sınırlı kaldı.
Günlük heyecanlar ve görsellik sona erdiğine göre, Bundan sonra 100 yılda neleri başardık, neleri niçin başaramadık sorularına yanıt aramak, bu konularda düşünmek, kafa yormak lazım galiba.
Dünyada da bizde de 100. yaşını kutlayan insan nadirdir.
100 yaş, insan ömrü için uzun bir süre olabilir.
Devletlerin ömründe uzun bir süre sayılmaz bu.
Tarihe bakıldığında sadece kuruluş dönemleri bile yüz yıl, yüz elli yıl süren devlet örnekleri çoktur. Bunlar hatırlandığında, Cumhuriyetimiz daha çok gençtir.
Bu nedenle “genç cumhuriyet” başlığı yadırganmamalı.
Öncelikle onun teşekkülü anlaşılmaya çalışılmalı.
Cumhuriyetin ilanı sürecine nasıl bir yol haritasıyla gelindi, “Türk İnkılabı” içindeki yeri nedir, kısaca hatırlamakta fayda var.
Atatürk inkılapları arasında çok önemli bir dönüm noktası olan Cumhuriyetin ilanının anlaşılması, büyük oranda İnkılaplara gidin “yol haritasının” anlaşılmasına bağlıdır.
Herkesin bildiği gibi, İnkılap / devrim de denebilir- değişme demektir. Demode olan kurum ve düşüncelerin, yürürlükten kaldırılarak, yerine ikame edilen daha modern, çağdaş kurumlarla yola devam etmektir.
Özetle, Türk Milleti’nin sisyasi, sosoyal, ekonomik vb her türlü sorunlarını, çözemeyerek, toplumu geri bırakan, demode olmuş kurum ve düşüncelerin terk edilmesi, yerine toplumu çağdaş uygarlığa taşıyacak, geliştirecek yeni kurumların, düşüncelerin inşaa edilmesidir.
Şüphesiz, bazı kurumların işlevsizliğini gören Osmanlı Devlet adamları, son iki yüz yıldan beri, “ıslahat” ve “yenilikler” adı altında, askeri, hukukki ve eğitim alanında çok çeşitli düzenlemeler, değişiklikler yapmıştır. Ama bu yenilenme, değişim teşebbüsleri, köklü bir anlayışa dayanmadığından başarılı olamamış, devlet de gerileme ve çöküşten kurtulamamıştır.
Başta “Cumhuriyetin ilanı” olmak üzere, Atatürk’ün her alanda yaptığı inkılaplar bu ihtiyaçtan doğmuştur.
Türk tarihinde önemli bir dönümeç noktası olan Cumhuriyete giden yolun idraki, büyük oranda İnkılaplara gidin yolun anlaşılmasına bağlı olduğunu ifade etmiştim
İnkılaplara giden bu yol iki evreden oluşuyor.
“Fikri hazırlık” ve “aksiyon”.
Osmanlı Devleti’nin dünya savaşında müttefikleriyle birlikte mağlup olması, işgal kuvvetlerinin Türk’ün son kalesi Anadolu topraklarını işgal etmesi, İstanbulda’ki Osmanlı hükümetinin bir şey yapamayacağının anlaşılması üzerine, Atatürk bir yolunu bulup Anadolu’ya geçer. Erzurum, Sivas Kongreleriyle, Anadolu’daki bölgesel “müdafai hukuk cemiyetlerini” tek bir çatı altında toplar. Bu Cemiyetin başkanı seçilir. Ankara’yı merkez yaparak, İngilizlerin İstanbulda’ki “son mebuslar meclisi”ni basarak dağıtması üzerine, burada 23 Nisan 1920’de “Büyük Millet Meclisini” açar. Bundan sonra Cumhuriyete giden yeni bir Türk Devletinin doğmaya başladığı görülür.
İşte, Atatürk’ün Samsun üzerinden Anadolu’ya geçişi, işgallerin protesto edilişi, direniş güçlerinin ve hukuk cemiyetlerinin birleştirilerek Meclisin açılmasına kadar geçen süreç; Kurtuluş Savaşı’nın ve inkılapların “fikri hazırlık evresi” olarak değerlendirilir.
“Aksiyon evresi” ise askeri mücadele, savaşlar dönemidir.
Ankara’da meclisin açılmasından sonra, Kuvayı Milliye’den düzenli orduya geçilir. Doğuda Ermeniler, güneyde Fransızlar’la anlaşmalar sağlanınca, batı cephesine yıgınak yapılır, İnönü zaferlerinin verdiği moralle, Sakarya ve Büyük Taaruz harekatıyla Yunan ordusu Anadolu’dan sökülüp çıkarılır. Mudanya Mütarekesi’yle, Osmanlı Payitahtı İstanbul ve Trakya savaşsız kurtarıldığı gibi, Lozanla da galip devletlerle masada hesaplaşılarak, Türk Milleti’nin var olma hakkı dünyaca onaylanır.
Askeri alanda bu büyük zaferin adı, “Millî Mücadele” ya da “Kurtuluş Savaşı”dır. Cumhuriyete giden yolun ikinci safhasını oluşturur.
Düşmanla savaş kazanıldıktan sonra, içeride gerikalmışlık ve cehaletle mücadele, inkılaplar başlar.
29 Ekim 1923’te ilan edilen “Cumhuriyet” Türk inkılap tarihinin en radikal yeniliklerinden biridir.
Cumhuriyet, devlet yöneticilerinin seçilerek işbaşına geldiği yönetim biçiminin adıdır. Cumhuriyetin ilanıyla, Türk tarihinde çeşitli sorunlara yol açan “yönetici belirleme sorunu köklü bir çözüme kavuşarak. İkdidarın babadan oğula geçme biçimi olan “saltanat” yönetim biçimi ortadan kaldırılmıştır.
Müteakiben.
Din ile devlet ilişkilerini birbirinden ayırmış, İslam Dinini ve kutsal din duygularının ucuz politik/siyasi çıkar kavgalarına “malzeme” yapılmasını önlemiştir. Bireyin din ve vicdan özgürlüğünü garanti altına alan, devlet ve hukuk yönetiminde aklı ve bilimi referens alan laikliği benimsemiştir.
“Cumhuriyet idaresi, faziletli ve namuskar insanlar yetiştirir, Türk Milleti’nin karekterine en uygun idare, cumhuriyet idaresidir, cumhuriyet demek, demokrasi sistemiyle, devlet şekli demektir” ifadeleriyle cumhuriyet ve demokrasinin ayrılmaz ilişkisine vurgu yapmıştır.
Cumhuriyetin ilanıyla, sisyasi, sosyal ve ekonomik görünümüyle yepyeni bir Türk Devleti ortaya çıkmıştır.
İmparatorluktan, Ulus Devlete, teokratik devletten laik devlete, saltanattan cumhuriyet idaresine geçilmiştir. Bugün anayasamızda da zikredilen, cumuriyetimizin içinin ne ile doldurulacağını dikte eden ( Anayasa Mad.2), insan haklarına saygılı, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temelleri atılmıştır.
Atatürk, 20. yüz yılın ilk yarısını olağan üstü kişiliğiyle etkilemiş, büyük bir asker, devlet adamı ve entellektüeldi. Türk tarihinin en karanlık anında ortaya çıkmış, inkılapları türk milletine yeni bir hayat ve umut getirmiştir.
Türk Milleti Atatürk’ün önderliğinde; Millî Mücadeleyle, kan, emek, gözyaşı ile, harap olmuş yanmış bir Anadolu’dan, demokrasiye dayanan, bağımsız bir devlet ortaya çıkarmış, çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkmayı hedef alan yeni bir devlet ve toplum oluşturmuştur.
Çevremize baktığımızda.
Onun, Türk milletine çizdiği yön ve hedefin, ne kadar isabetli bir karar olduğunu tarih bir kez daha doğrulamaktadır.
Atatürk’ün ve değerli silah arkadaşları ile şehitlerimizin bize emanet ettiği Cumhuriyetimizin içeriğini;
“Evrensel insan haklarına dayalı”
“Oturmuş demokratik kurum ve kurallar”
“Hukukun üstünlüğü”
“Kuvvetler ayrılığı, denge ve denetim mekanizmaları”
“Laik” ve “Sosyal devlet”
“Toplum huzuru ve adalet”
“Anayasal vatandaşlık”
“Farklılıklarımızı koruyarak birlikte yaşama kültürü”
Vb çağdaş anlayışlarla doldurup, hayata geçirebilirsek genç cumhuriyet ilelebet payidar kalacaktır.