Kuşçubaşı

25 Mayıs günü Bandırmadan trenle yola çıkan Ethem, aynı gün Akhisar’a vardığında Yunan güçlerinin Manisa’yı almak için yola çıktığını öğrendi. Akhisar’dan tanıdığı birkaç Çerkesle, atlı olarak Gölmarmara yoluyla Salihli’ye Kuşçubaşı Çiftliğine geldi.

Salihli’ye ulaştığının ertesi günü çevredeki tüm askerlik şube ve yetkililerine haber salıp gönüllü toplamaya başladı. Bu arada Gönen, Kırmasti (M. Kemalpaşa), Balıkesir ve Bandırmadan tanıdığı Çerkezleri çağırarak ilk anda 300 kişi olan gücü zaman içinde hızla büyüyerek, 6.000 kişi ile çevrenin en kalabalık Kuvayı Milliye gücünü oluşturdu.  

Çerkes Ethem’in tamamı süvarilerden kurulu bu gücü Kuvayı Milliye adını bırakıp Kuvayı Seyyare (Gezici Güçler) olarak anılacaktı. Bu örgüte Salihli’den Kürt Ali, Ahmet (Erdemli), Kopuk Osman, Ali (Karakulak), Ali (Karatepe) ve Kuşçubaşı Eşref’in evlatlığı Hüseyin (Sencer) gibi isimler katılmıştır. 

Kuşçubaşı

İzmir’in işgali sırasında kendi birliğinden üç Sahra (Dağ) Topu kaçırıp, Bozdağlar üzerinden Salihli civarındaki Kömürcü Tepe’ye ulaşan Yüzbaşı Fevzi Bey de Salihli’ye inerek Ethem Bey ile tanışıp durumu anlatmış ve kendisi getirdiği üç Top ile bu birliğe katılmıştır.

   Ethem Bey, öncelikle Salihli’nin güney batısındaki Razlı köyü ile Kuzey batısındaki Bintepeler arasına yerleştirdiği üç top ile Yunan güçlerini Milne hattında tutmayı başardı.

 Milne hattı Yunan ordusunun ilk çıkartma sırasında planladığı sınırdır ve Ayvalık’tan başlayıp Akhisar, Ahmetli ve Ödemiş’ten geçerek Söke’ de Büyük Menderes ırmağının döküldüğü denizde sona erer. Bu sınırın korunmasına diğer Kuvayı Milliye örgütlerinden, kuruculuğunu Poyraz köyünden Hacı Ali Bey’in, Kumandanlığını da Binbaşı Ahmet Bey’in yaptığı Poyrazlı Çetesi ile Alaşehirli Mütevellizade (Hüseyinpaşazâde) Mustafa Bey’in Alaşehir çetesi de etkili olmuştur. Ancak anılan bu iki çete saltanatçıdır, siyaset olarak İstanbul hükümetine bağlıdır. Düşünce yönünden ters düştükleri Ethem Bey’i ortadan kaldırmaya karar verirler.

Olayın gelişimini Ethem Beyin hatıralarından aktaralım; “Anlaşıldığına göre, bu karşıt topluluk İstanbul Ferit Paşa Hükümetiyle ve İngiliz Muhipleri cemiyeti ile bağlantılıydılar. Ve hemen tamamı anlaşma düşüncesinin tutsağıydılar. Reşit, Yusuf Beyler ile beni bir akşam yemeğe çağırdılar. Aslında davet üçümüzü de öldürmek için hazırlanmıştı. Ben ise, buna karşı düzenimi çoktan aldırmış bulunuyordum, bu ikiyüzlü suikast şirketinin düzeni şöyleydi: Davet akşamı karargâhlarını bulunduğu çıkmaz sokaktan geçerken, yani davete giderken, sol taraftaki Orta Camii = Çarşı Caminin mezarlığının duvarları arkasında pusuya düşürülecektim. Burada Kel Ömer, Gebeşli Osman, Çaltılı köyünden başka bir Osman ve Tekkeşanlı bilmem kim bana ateş açacaklardı. Eğer burada başarılı olamazlarsa sofra başında öldürülecektim. (Olayların geçtiği yer; bugün Salihli Sanayi Ticaret Odası karşısındaki Kemerli hanıdır ve Çarşı = Orta Cami bitişiğindeki eski itfaiye garajı o dönemde mezarlıktır. M.U.)

Reşit ve Yusuf Beylere yemeğe yarım saat geç gitmelerini söyledim. Fakat onlar sokağa girmeden önce, suikastçılar baskına uğramıştı, silahlar patlamıştı. Bu yaylım ateşinden sonradır ki bir sokak çarpışması başladı. Halil Efe görevini tam zamanında yerine getirmiş, suikastçılar daha ilk yaylım ateşinde yok edilmişlerdi. Biraz sonra ben de, makineli tüfekle donatılmış bulunan adamlarımla derhal olay yerine geldim. Reşit ve Yusuf Beyleri güvende bulduk. Yüzleri gülüyordu. Akşamüzeri başlayan çatışma sabaha kadar sürdü. İki tarafta oldukça fazla kayıp verdi.”

Olayların ardından Çerkez Ethem ve adamları önce Poyraz köyüne gitmiş olayda suçlu bulduğu kişileri orada kurşuna dizmiştir.

Gelecek yazımızda olaylara kaldığı yerden devam edeceğiz, hoşça kalınız.

Mustafa Uçar