Uzun bir aradan sonra tekrar sizlerle birlikte olmanın ve bu kavuşmanın Salihli’nin Kurtuluş Günlerine denk gelmesiyle tarifsiz heyecanını yaşıyorum. Bundan böyle bu köşede bir arada olacağız değerli okurlarım.
Sözü uzatmadan hemen Salihli’nin Kurtuluş günü 05 Eylül 1922 günü yaşananları anlatmaya başlıyoruz ancak şu kısa bilgiyi de vermeden geçemeyeceğim; Aşağıda okuyacağınız İstasyon savaşı bizim tarih kitaplarında yer almaz ancak Yunan tarih kitaplarında Asya Minör (Anadolu) bozgunundaki son zafer olarak okutulur. Zafer dedikleri de Yunan ordusunun son kalıntıları Salihli’de esir alınacakken kaçabilmiş olmalarıdır.
05 Eylül 1922 Salihli İstasyon Savaşını öyküsü şöyle:
“5 Eylül 1922 günü, saat 07.30’da Kırveli Köyü’nden Salihli’ye giren 11. Alay, Yunanın 1. ve 3. Süvarileriyle sokak çarpışmaları yaparak saat 08.15’de istasyona varıyordu. İstasyon ilginç olaylara gebeydi. Salihli halkı Türk ordusunun çok yakınlarda olduğunu hem duydukları top seslerinden hem de yerli Rumların konuşmalarından öğrenmişlerdi. Her an Türk askerlerini bekliyorlardı, o kadar ki herkes Türk bayraklarını sandıklardan çıkarmış, ya da yenilerini dikmişti.
Aynı sabah, saat 08.00 sıralarında Alaşehir’den, cepheden çekilen Yunanın 5/42. Evzon Alayı ve İstihkâm Taburu ’nu taşıyan trenlerden biri çok ve sık düdük çalarak Salihli’ye girmiş, halk gelen trenin Türk ordusunu taşıdığını sanarak bütün evlere, dükkânlara ve hatta minarelere hazırladıkları Türk bayraklarını asmışlardı.
Yavaşlayarak gara girmekte olan trendeki Yunan askerleri bütün evlerden sallanan ay-yıldızlı bayrakları görünce şehrin Türklerin eline geçtiğini düşünerek istasyonda teslim olmak için hazırlanmaya başlamışlardı. Talihin oyununa bakın, o sırada 11. Türk Süvari Alayı da ağır ağır ve dikkatle istasyona doğru ilerliyordu.
Vagonların içi kadar üzeri, sahanlıkları, kapı basamakları ve hatta altta dingil aralarına kadar, salkım saçak Yunan askeri ile dolu tren istasyonda durdu.
Ellerinde Türk bayrakları ile Mehmetçikleri karşılamaya gelen halk Yunan askerini karşısında görünce susmuş, şaşkınlıkla bulundukları yerde çakılıp kalmışlardı. Aynı şaşkınlığı trenden inip inmeme tereddüdü içinde, kalabalığın arasında Türk askeri göremeyen Yunan askerleri de yaşıyorlardı.
Arkadan gelen diğer trendeki Yunan askerleri manzarayı uzaktan görmüş ve öndeki trenin istasyonda durmasından yolun kesildiğini sanmışlardı. Bu günkü şehir stadının yakınlarında, bağların arasında durarak, sonucu beklemeye başlamışlardı.
Ellerinde Türk bayrakları ile halk istasyondaydı ama Türk askerleri ortalıkta yoktu. Bu şaşkınlık sırasında Mithatpaşa caddesinden Türk süvarileri belirdi. Onlar da treni görünce şaşırmışlardı, yavaş hareket ederek, dikkatle, önlerinde bir Süvari Üsteğmeni olduğu halde istasyona, Yunan trenine doğru ilerliyorlardı.
Asi Çerkez Ethem çetesinden, sivil giyimli bir kişi 11. süvari alayının önünde ilerleyen subaya (Ermenekli Üsteğmen Şükrü Ali) doğru koştu. Atına sarılarak, subayın çizmelerini öperek, ona sevgi gösterilerinde bulunuyordu. Böylece Subayın attan inmesini sağladı ve kollarını boynuna dolayıp:
“Aslanlarım, canlarım! Nerelerde kaldınız? Gözlerimiz yollarda kaldı! Şükür yaratana, bize bu günleri de gösterdi...” diye sevgi gösterilerine devam etti.
Olacaklardan habersiz ve bu durumda ne yapacağına karar vermekte güçlük çeken genç subay ise, şaşkınlık içinde, hem kendisine sarılan adamı teselli etmeye, hem de olayı anlamaya çalışıyordu.
“Aman amca bey, lütfen yapmayın, sarılmayın. Hem biz öncüyüz, asıl kuvvet epey geride, Durasıllı da!... “
Bu sözler son sözleri oldu genç subayın, zira kendisine sarılarak iltifatta bulunan şahıs tabancasını çekerek yüzbaşıyı vurdu ve Yunanlılara dönerek:
“Bunlar öncü! Türk askeri daha geride! Koşun, davranın silahlara!” diye bağırmaya başladı.
İşte o an ortalık karıştı. Teslim olmak için hazırlanan Yunan askerleri bir anda silahlarına sarılıp Süvarilere ateş etmeye başladı. Türk Süvarileri de atlarından inerek kendilerine göre siper aldıkları yerlerden ateşe karşılık vermeye başladılar. İstasyon civarı patlayan silah, vızıldayan mermi ve bağıraşan insan sesleri ile çınlıyordu.
Halk iki ateş arasında kalmıştı. Şaşkınlıkla sağa sola savrularak saklanacak bir yer arıyordu. Ortalık ana baba gününe dönmüştü, Türk askerini sevinçle karşılamağa gelen kadın, çoluk çocuk ne yapacaklarını bilmeden feryat figan, can derdine düşmüş koşuşup duruyorlardı.
İstasyonda, bir kapısı trenlerin çevrildiği atölye ve su deposuna, diğer kapısı Kuşçubaşı Eşref Bey çiftliğine (Bu günkü Kenan Evren Parkı) bakan büyük palamut deposunun sahibi, yerli Rumlardan Mihalakis Efendi ile Yanyalı Ali Ağa, deponun önünden geçen Türkleri içeriye, saklanmaya çağırıyordu. Diğer kapıda ise yanında çalışan Giritli Şaban ve Muharrem Efendi aynı şekilde davranıyordu. Depoya doğru gelen Yunan askerlerine Rumca bu deponun Rumlara ait olduğunu bağırarak gelmelerini engelliyor, içeride saklanan birçok sivil Türkü ölümden kurtarıyorlardı.
Halkın büyük bölümü panik içinde, bilinçsizce, Mithatpaşa caddesinden, doğuya, Kırveli köyü yönünde olduklarını varsaydıkları Türk askerlerine doğru koşuyorlardı...
11. Süvari Alayı, ilk etapta Plastras müfrezesine ait 5/42. Evzon alayının bir taburu ile İstihkâm taburunun 600 er ve 6 topunu dağıttı. Saat 09.00’da güneydeki bağlarda saklanan Yunan Süvari alayı, asi Çerkez Çetesi ve 5/42. Evzon alayı İstasyona saldırıya başladılar. 10. Türk Süvari Alayı Çavlu köyü civarında, bağların arasında yolunu kaybettiğinden, destek alamayan 11. Süvari alayı 5 saat kadar tutunduğu istasyon civarından çarpışarak doğuya çekilmek zorunda kaldı. Zira Alaşehir’den son Yunan kafilesini getiren ikinci tren de Salihli İstasyonu’na ulaşmış, güç dengeleri oldukça fazla bozulmuştu. Bu çekilme sonrasında, şehir içinde sokak çarpışmaları akşama kadar devam etmişti.
Salihli civarındaki bağ ve bahçeler, sıklıkla rastlanan derecikler Yunanlılara yararlı olduğu halde Türk Süvari hücumlarına engel olmuş, cephanenin azalmasıyla ve havanın kararmasıyla çatışmalar hemen hemen durmuştu.
Bu fırsattan faydalanan Yunanlılar trenlerle batıya çekilmeye devam etmiş, yine benzini biten otomobil ve ağırlık yapan topları tahrip ederek yollarda bırakmışlardı. Ve Uşak’tan bu yana oluşan alışkanlıkları gereği Salihli’yi de ateşe vererek kaçmışlardı. Yunanı çevirmek için ele geçen bu son fırsat da böylece değerlendirilememişti. Akşam saatlerinde şehre giren Türk askerleri geceyi yangın söndürmekle geçirmişti...”
Salihli yangını yaklaşık iki gün sürecektir. Yunandan 50 esir alınmıştır. Salihli semalarında yeniden Türk bayrağı dalgalanmaya başlamıştı.
İstasyon civarında ve sokak aralarında geçen bu çatışmaların sonunda 5 Subay ve 22 er şehit olmuş, dört subayla 30 er yaralı, üç er kayıp, 37 hayvan (At) ölü, 12 hayvan kayıp, 29 hayvan yaralı verilmişti. Yapılan tahmine ve bırakılan ölülere göre Yunan kayıplarının daha ağır olduğu anlaşıldı.*
Günümüzde Tren İstasyonunun batısında o günkü çatışmalarda Vatan ve Namus uğruna canlarını veren 27 Vatan evladı şehitlerimiz yatmaktadır. Ruhları şad olsun!
* ATESE ARŞİVİ; No: 5/6171,Kls.2184, Dos.61 Fih.1–26