Kapitalizm ve sağ iktidarlar ülkeyi yoksullukla yakıyor. Önce kendisine muhtaç edip mezhep ayrımcılığıyla insanları manipüle ediyorlar. Yozlaşma öyle kılcal damarlarına kadar girdi ki ülkenin, insan umutsuzluktan utanıyor. Bazıları yumuşuyor el sıkıyor, el veriyor. Sosyalizm öylece insanlığın önünde duruyor, ancak Türkiye'de toplum ahlaken ve kültürel olarak bozuldu. Bu bozulmadan sol kitleler de kısmen nasibini aldı. Biat kültürüne boyun eğenler belediyelere işe yerleştiriliyor, muhalifsen ilgi görmüyorsun, üstelik işe yerleştirilenler başlıyor davul çalmaya. Umarım birkaç yerden maaş alanlar yoktur.  Parti yönetimine kültürel tabanı olmayan (ki çokça var) ideolojik bilgiden uzak bireylerle itiraz edemesinler diye dolduruyorlar. Fotoğraf siyasetine değinmeyeceğim bile, işin özü bırakıldı ha bire fotoğraf paylaşıyorlar.  Ülke olarak öyle çürürdü ki değerlerimiz, nefes alma imkânı bırakmıyorlar. Grange'ın hoş bir sözü var, bize biçilmiş gömlek: "İnsan hayal kurmak için yaratılmıştı, yani itaat etmekten çok mücadele etmek için."

Devlet ve belediye güya halkına yardım ediyor. Oysa halk barakalarda kıt kanaat yaşıyor. Sağlık bakanlığının kontrolünden uzak, hastalıklı çocuklar yapıyor. Evler, ormanlar göz göre göre yanıyor. Makarna, bulgur ve kömür yardımıyla yoksullukla mücadele ettiklerini sanıyor. Yapılacak mücadele belli. Hiçbir makam mevki beklemeden iş kapısı görmeden zenginlerin ve masonların, tarikatların peşinden gitmeyeceksiniz, dini inançlar manipülasyonuna düşmeden, alanlarda sokakta köyde insanlara ulaşmak gerekiyor. İnsanın sizinle mücadeleye katılması için sizin ona dayanak olmanız gerekiyor. Ama insan bozuldu, halkını satan satana. Ülke AKP döneminde cahillikle zirve yaptı. Bir tek makalesi olmadan akademik unvan alanlar üniversitelere hâkim.

Ben susayım yoksa infilak edeceğim.