Edebiyatla, kültürle, sanatla beslenmeyen toplumlar, televizyonlara, magazin haberlerine ve dedikoduya çok düşer. Toplumlara futbol gece eğlencesi, kumara alıştırırlar. Bunu da çoğunlukla devlet eliyle yaparlar. Çünkü kapitalizmin sorunsuz yaşaması için, düşünmeyen sorgulamayan toplumlara ihtiyaç vardır. Bu yüzden kitap ve dergi okunmaz, okuyanı da kapitalistler ve devlet sevmez, devlet diyorum, geri kalmış toplumlarda devleti de kapitalistler değişik parti adlarıyla yönetirler. Bu sistemlerde her şey zenginlerin elinde olup erk asla aydınlarda ve yolsularda olmaz.
Bu tür kapitalist sisteme en çok şairler karşı koyarlar ancak, şairler, yazarlar, sanatçılar, aydınlar hapisle, başka düşünsel ve maddi baskılarla güçsüz bırakılmaya çalışılır. Biat edenler kültür bakanlıkları ve banka elleriyle desteklenir. Ödül ve paraya boğulur.
Bu yüzden sosyal medyada bol fotoğraf ve kişisel dedikodu programları paylaşılır. Hatta bindikleri araba, takılar vb yarıştırırlar. Kendini iki cümle ile ifade edemeyen, akşama fotoğraf paylaşan toplumda ilerleme pek mümkün gözükmüyor. Toplumda gelişen tarikat kültürü, cumhuriyet tarihinin en yoğun dönemlerinden birini yaşıyor, bu tarikat kültürü aydınlanmanın en büyük engellerindendir. Tek yolumuz aydınlanma, düşünme yetisini kazanma olmalıdır. Biz devrimci edebiyat ve sanatçılara düşün görev de budur. Bu sisteme asla teslim olmadan mücadeleye katılmalıyız.
Bu bağlamda Salihli tekrar kültürel faaliyetlere katılıp yön vermeli, şiir ikindileri, tiyatro, görsel sanatlar vb öncelik vermelidir. Cumhuriyet kurum ve kuruluşlarının görevi de budur. Aydınlanma çağını kaçırmadan toplumsal aydınlanma hareketini başlatmalıyız. Yoksa bu karanlık hepimizi boğacak.