Eğitimde maarif sistemi, YKS OKS SBS TEOG. Nereden nereye(!) Türkiye yüzyılı çok verimli geçiyor… Gelen gideni aratır. Laik, Cumhuriyetçi, Atatürkçü eğitimden vazgeçmeyeceğiz.

Ülkemizde neye dokunsan, hangi sistemi kontrol etsen elinde kalacağı gibi eğitim sistemimizde pek iç açıcı değil. Bu durumda her gelen bakan kendi sistemini uygulayınca işler daha da karıştı. Kabaca değişimlere göz atacak olursak;

1998- 8 yıllık zorunlu eğitim2004- LGS gitti OKS geldi

2008- OKS gitti, 3 aşamalı SBS geldi

2009- SBS tek aşama oldu yeter dendi!

2012- 4+4+4 sistemine geçildi

2015- SBS gitti TEOG geldi

2017- TEOG gitti LGS geri geldi vee gelen gideni her zaman arattı.

Bunlarla beraber müfredatta yerle bir oldu. Kaldırdık gitti demek ile tüm sistem kaldırılsa dahi öğrenci yine mağdur olan taraf oldu. Sınava sayılı zaman kala sistemin değiştiği tek ülke olarak tarihe adımızı yazdırmakla meşhur olduk. Sayın cumhurbaşkanımızın ’ ’Cumartesi, Pazar günlerinde de yavrularımız yarış atına döndürülmesin, onlarında tatil hakkı var, onlarında dinlenme hakkı var, çimende şöyle yuvarlanma hakkı var’ ’dedi

fakat yavrularımız sistem sebebiyle çoktan yarış atı olmuş hatta yarışı ‘’dayıcılık’’ kazanmıştı bile. Dershaneleri bizlere şart koşup devlet eğitiminin yetersizliğini gözler önüne serdikten sonra, dershanelerin çocuklarımızı sülük gibi emdiğini söyleyen Cumhurbaşkanımız dershane rantından bahsederek işin çıkar uğruna olduğunu bizlere bir mitinginde aktarmıştı. İşler buraya kadar gelmeden hemen önce ise dershaneler bizim can yoldaşımızdı.

Eğitimde okullarımız, devletimiz yetemedi gençlerimiz bir de dershanelerde dirsek çürüttüler ama bir de baktılar ki 2013 yılında artık dershanelerde kapanır olmuş. Kimi özel okula dönen bu yerlerden kimileri kurslara dönüşürken bu yükün altında kalan yine öğrenci-öğretmen ve veliler oldu. Teşvikler ile dershaneler özel okullara dönerken öğretmenin hakkını, vatandaşın cebini düşünen yine olmadı. Problem üstüne problemler artarak devam etti. Öğretmenin itibarsızlaştırıldığı bu köhne sistemde yavaş yavaş batan özel okullar, ücreti ödenmeyen öğretmenleri duyar olduk.

Dünya uzay, robot, yapay zekâ çağı derken biz hala eğitimde çakılı kalıp ÇEDES kapsamında okullara atanan din görevlileriyle camileri gezen, sınıfta Kâbe tavaf edip, şeytan taşlayan öğrenci gruplarını izler olduk. Bu da yetmedi AKP döneminin 18. Eğitim değişim programı olarak maarif modelini sistemin kalbine yerleştirdik. Milli eğitim bakanımız Yusuf Tekin’in söylediği yerli, mili, milletin karakteri ve fıtratıyla uyumlu olan maarif modelinde karakterimizden silinenler ise Atatürk, laiklik, integral, cumhuriyet, hak özgürlük, evrim oldu. Bilimsel laik ve çağdaş eğitim görmesi gereken çocuklarımız şimdi eğitimcilerin dahi olumlu bulmadığı, tam bir gericilik kaynağı olarak beyinlerine işlenip yaşamlarını etkileyecek bu model ile ne yazık ki 9 Eylül 2024 de karşı karşıya kalacaklar.

Şöyle ki; Köy enstitülerinden, öğretmen liselerinden nitelikli insan yetiştiren birçok okul ve eğitim sisteminden sonra Türkiye’ye layık görülen bu din sarmallı laik olmayan eğitim, din - devlet işlerini birbirinden ayıramayan modelle sağlıklı bireyler yetiştirmemiz ne yazık ki mümkün değil. Finlandiya

eğitim sistemini anlatan, kitaplar öneren, bu yönde adımlar atıp bağımsız kendine yetebilen, ülkemizi kalkındıracak bireyler ve enstitüler kuran, yurdumuz ve geleceğimiz için çabalayan Atamızın izlerini sildirmeyeceğiz. Eğitimden kaldırdığınız her bilgi yeni nesillere aktırılmaya laiklik sürdürülmeye devam edecek.