1843 yılında Trabzon Vilayeti'nin Maçka kazasında dünyaya gelir. Babası Maçka esnaflarından Hacı İsmail, annesi Ayşe Sultan'dır.
İsmail, asker dönüşü babasının yanında çalışmaya başlar. Bir akşam eve dönerken 200 metre ileride duyduğu silah sesine koşar. Orada vurulmuş bir adam görür ve yerde yaralı olarak yatan şahsa yardım etmeye kalkışır. Vuran şahıs ise gecenin karanlığında kaçar. Etraftan silah sesini duyan mahalle halkı vurulan şahsın yanında İsmail'i görürler.İsmail derdini anlatamaz, ne dediyse kimseyi ikna edemez ve iş mahkemeye intikal eder.
O günün kadısı (hakimi) İsmail'e 7 sene sürgün cezası verir. Manisa Vilayetinin Salihli Kazasının Adala Nahiyesine cezasını çekmek için gönderilen İsmail, yapmadığı, işlemediği bir cezayı çekeceği için büyük bir yıkıma uğramıştır. İsmail, Adala Nahiyesinde gözetim altında her akşam karakola gider ve imza verir.
İsmail, cezasını çekerken Adala yakınlarındaki Bektaşlar (Şimdiki ismi Gökçeköy) Köyü'ne her gün gider gelirdi. Cezasının ikinci senesinde iken Gacar Yörüklerinden Hasan'ın kızı Ümmü ile evlenir. Ümmü'nün sülalesi ve köylüler İsmail'i çok sever ve tutarlar. İki sene içinde çalışkanlığı ve dürüstlüğü ile İsmail, 70-80 koyun, 25-30 sığır, 7 deve, 50'ye yakın keçi sahibi olur.
Evliliğinin ikinci yılında Ümmü hastalanır ve ölür. İsmail eşinin ölümüne çok üzülür. İsmail, bir yıl sonra yine yörüklerden Mehmet'in kızı Ayşe ile evlenir. Ayşe'den; Ahmet, Fadime, Mehmet, Hüseyin, Hasan isminde 5 çocuğu dünyaya gelir.
İ s m a i l A ğ a ç a l ı ş k a n , d ü r ü s t v e yardımsever kişiliği ile etrafta tanınmış ve kısa zamanda edindiği mal ve tarlalarla seçkin bir kişi olmuştur. Sürgün hayatı boyunca Lâz Oğlu diye etrafta nam salar.
Sürgün cezası bitince memleketi Maçka'ya gitmez. Bektaşlar Köyü'ne yerleşir. Zaten Maçka'ya kırgındır. Başkasının işlediği bir suçu İsmail'e yüklemişlerdir. Cezası bitince babası, kardeşleri ve Amcaları Bektaşlar'a gelir fakat İsmail'i ikna edemezler.
Yunanlılar İzmir'e girdiği zaman oluşturulan çeteler bulundukları yörelerin korunması için büyük katkılar sağlamışlardı. Lâz İsmail Ağa da çevresinde bulunan tanınmış efeleri bir araya toplayarak Dibek Dağı'nda bir çete oluşturmuştur. Karasavcı Köyü'nden Kelebek Mehmet, Bektaşlar Köyü'nden Ebecen Mehmet, Yörük Rıza, Çıkıkçı Hasan gibi kişilerin öncülüğünde Dibek Dağı'nda Lâz İsmail Ağa çetesi Kurtuluş Savaşı'nda önemli hizmetler yaptı. Lâz İsmail Ağa, Bozdağlarda Çakırcalı Mehmet Efe çetesi ile işbirliği yaptı. Lâz İsmail Ağa çetesi tanınan bir çete olmamasına rağmen; işgalci Yunanlıların korktuğu ve çekindiği bir çete idi.
***
Büyük dedem (Babamın dedesi) Lâz İsmail Ağa’nın bu hikâyesini Rahmetli babamdan dinlemiştim. Lâz İsmail Ağa’nın torunları hâlâ Salihli’de yaşamaktadır. Mezarı ise Bektaşlar (Gökçeköy) mezarlığındadır.
Çocukları Fadime PEHLİVAN, Mehmet ÖZER, Hüseyin AYDIN, Hasan YAMAN ve Nuriye DİNÇ’in çocukları ve torunları Salihli’de çeşitli iş kollarında çalışıyor.
Çocukları Soyadı Kanunu ile değişik soyadları almışlardır.
Ben bu hikâyeyi KINALI KEKLİK isimli kitabımda yayımlayınca; bu olaya benzer bir çok kişi beni arayarak “Benim de dedem aynı, şu yerden gelmiş” diyenler olmuştu.
Cumhuriyetimizin 100. yılında, büyük dedem Lâz İsmail Ağa’nın şahsında bu ülke için çalışmış, emek sarfetmiş, alın teri dökmüş bütün ecdadımızı saygı ve rahmetle anıyor; Onların bize emaneti bu cânım ülkemi canımdan çok seviyorum.
Laz İsmail Ağa Hikâyeleri
İşgal yıllarında bir gün Bektaşlar ile Adala arasında Yunanlılar bir vatandaşımızı çevirir. İşgalci Yunanlılar vatandaşımızın kulağını kesmek üzere iken; vatandaşımız bağırır: “Ebecen Mehmet Ağam, koş beni kesiyorlar…” Ebecen adını duyan Yunanlılar eylemini gerçekleştirmeden oradan kaçarlar…
*
Bir gün Yunan komutanı 7 adamı ile birlikte Laz İsmail Ağa'yı yakalar. Yunan komutan “Dur Türk!”diye bağırır. Laz İsmail Ağa soğukkanlı bir şekilde etrafına bakarak yüksek bir sesle bağırır:
“Sen hangi cesaret ile Laz İsmail'e dur dersin komutan!” Bu sesi duyan komutan atının ürkmesi ile yere düşer, bayılır. Bunu gören askerler de
tüfeklerini bırakarak kaçarlar.
*
Bir gün Dibek Dağı'nda Yörük çadırında Yunan askerleri alem yapıyorlardı. Bir askerin çadır direğine dayanması ile çadır sallanır. Dışarı kaçar sarhoş asker, komutanın sorusu üzerine “Laz İsmail Ağa” diye bağırır… Yunan Komutan basıldık
sanarak çadırın içine rastgele ateş etmeye başlar. Bu olayda 10 Yunan askeri ölür ve 5 tanesi de yaralanır.
(Kaynak kişi: 60'lı yıllarda vefat eden Zeynep Nine'den dinlediklerim. (Mustafa Aydın arşivi)