Salihli-Demirköprü barajı batısında Çakallar tepesinin batı yamacında 1960 yıllarında bir yol çalışması sırasında keşfedilen “Fosil insan Ayak İzleri”nin, 26 Bin yıllık olduğu kabul görmüştü. Son yıllarda yapılan araştırmalarda ise bu tarih önce 11 Bin yıla en sonda da 4 Binbeşyüz yılına kadar indirgenmiş bulunuyor.
Türkiye’nin ilk ve tek Jeoparkı içinde bulunan bu ayak izleri ülkemizin turizmi ve tanıtımı açısından çok büyük önem taşıdığı bilim insanları tarafından söylenmektedir. Konuyla ilgili yaptığım araştırmalar içinde ilginç sonuçlar ile karşılaştım. Örneğin ilk bulunduğunda yapılan araştırmalarda örneklerin 250 Bin yıllık olduğu öne sürülmüş ama değerlendirme çalışmaları yapılmamıştır.
Demirköprü Barajı inşaatlarında görevli Thomas Barton isimli bir jeolog tarafından İsveç’e bir örneğinin götürüldüğünü, Stockholm kentinde bir televizyonda 20 Dakikalık bir programda 250 bin yıllık bu ayak izlerinin anlatıldığını ve bu haberin 01 Mart 1975 tarihinde Türkiye’de çeşitli gazete ve televizyonda yayınlandığını, Yeryuvarı ve İnsan dergisinin Temmuz 1976 yayınladığı bir söyleşide görüyoruz.
Daha sonrasında Paleontolog Fikret Ozansoy ayak izlerinin bulunduğu bölgeye gelerek sahada uzun ve kapsamlı bir araştırma yapmış, konu ile ilgili raporunu Ankara Üniversitesine sunmuştur. Fikret Ozansoy raporunda özetle şunları sunmuştur:
“Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü Genel Direktörlüğünün 1969 yılı arazi çalışmaları, insanlık tarihine ışık tutan yeni bir keşfi de kapsamaktadır. Bu keşif, Batı Anadolu'da Orta Pleistosen arazisinde bulunan «Fosil İnsanlarına ait Ayak İzleri» dir. İnsan tarihinin uzun biyolojik ve jeolojik tarihi içinde bu izler dünyada dördüncü buluntu olup, Orta Pleistosende yaşamış fosil insanların bilinen ilk somatik izleridir. Bu sebeplerle son derece önemlidirler ve müstesna bilimsel değerdedirler.
İzler yumuşak, nispeten soğumuş ve ıslak bir tüf zemin üzerine bırakılmıştır. Koni çevresindeki gnays temel yüzeyinin rölyefine uymuş olan bu tüf zonu, yukarıda belirtilmek istendiği gibi, II nci Pluvial devre sonuna aittir. Yani, henüz II nci- III üncü Pluvial devreler arası başlamamıştır. Bu devrenin başlangıç tarihi için çağımızdan 250 000 yıl bir öncelik hesaplanmıştır. İnsan ayak izlerini kapsayan söz konusu yumuşak, ıslak tüf zonu ile onu örten siyah renkli bazalt cüruf zonu (beşinci bazalt seviyesi) arasında bir aşınma yüzeyi tespit edilememiştir. Burada ancak kısa süren bir volkanik duraklama düşünülebilir. Hakikaten daha doğuda vadi tabanından 60 m yükseklikte ikinci bir taraça seviyesi, tüf zonu paralelinde konkordan olarak bazalt cürufu kapsayan bir seviye ile örtülüdür. Şu hâlde, izli seviyenin II nci Pluvial devre bitim çağı içinde bırakılmış olduğu söylenebilir. Bu çağ, 250 000 yıldan az önce ve fakat daha sonra değildir. Jeokronolojik birim bakımından bu insan ayak izleri Archantropien (Pithecanthropus veya Homo erectus) kategorisi veya çağdaşı olan Preneanthropien diyebileceğimiz Presapiens evrim merhalesi çağı içinde bulunmaktadır. İzlerin bunlardan hangisine ait olduğu, bugünkü bilgilerimize dayanılarak söylenemez.
Fosil İnsan Ayak İzleri son derece nadirdir. Belli başlı üç örnek tespit edilebilmiştir. 1. Fransa'da Carerets ve Ganties'te şüpheli olarak Üst Pleistosene ait ve bir mağara içinde Homo sapiens sapiens ya da H. s. fossilis mertebesinde tahminen 25 000 yılın üstündeki bir çağa ait olabilecek ayak izleri bulunmuştur. 2. İtalya'da, Homo neanderthalensis'e ait bir iz bulunmuştur. Yaş olarak Üst Pleistosenin altı, yani 50 000 yıl önceki bir çağa ait olabilir. 3. Macaristan'da, Archantropien grubuna ait olmak üzere, Orta Pleistosenin alt seviyelerinde, yani 500 000 yıl önceki bir çağa ait izler bulunmuştur.
Neşre verildiği tarih 12 Aralık, 1969”
Yaptığımız araştırmalardan anılan bölgedeki volkanların Bir milyon yediyüzbin yıl önce faaliyete başladığını ve 11 ile 13 bin yıl öncesinde söndüğünü görüyoruz. Şimdi sorumuz şu: Ayak izleri volkanik kayaş ve tüflerin altından çıktığı düşünülürse son araştırmacılar bu önemli ayak izlerinin 12 bin yıl önce sönen volkanların kayaş ve tüflerinin altına 4 bin beşyüz yıl önce girdiklerini nasıl açıklarlar?
Mustafa UÇAR