Salihli’de de olmak üzere ülkemiz genelinde kiralık ev ilanlarında “evin bekara ya da öğrenciye verilemeyeceği” gibi ayrımcılık içeren ölçütler görmekteyiz.

Neredeyse tüm ilanlarda bu ölçütler yer alıyor. Ancak bu konuda birçok kez yargı makamlarından hukuka aykırılık kararı çıkmış ve basın tarafından birçok kez bu ölçütlerin hukuka aykırı olduğu duyurulmuşsa da toplumda bir karşılık “bulmadı”. Oysa ilanlarında bu ölçütleri belirten ev sahibi ve emlakçılar hakkında şikâyet halinde idari para cezası uygulanabilir. Evet, emlakçılar da sadece ev sahibinin talimatını yerine getirse dahi bu para cezasından kurtulamazlar.

Bu konuda bazı kararlara değineceğim. Ancak bundan önce, -niteliğine dair hukuki tartışmaları kenarda tutarak- toplumda çok az bilinen bir başvuru makamına da değinmek istiyorum: Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK). Bu kuruma, günlük yaşamınızda medeni haliniz, cinsiyetiniz, mesleğiniz, sosyal ve ekonomik durumunuz gibi nedenlerle karşılaştığınız farklı muameleler hakkında muhatabı şikâyet edebilirsiniz.

Bir öğrenci, bu kuruma kendisine “öğrenci ve bekar” olduğu için ev kiralamayan ev sahibi ve emlakçı hakkında şikayette bulunuyor. Ev sahibi savunmasında, evin sahibinin kendisi olduğunu, daha önce bekar kişilerle sorun yaşadığını bu nedenle evi bekarlara vermediğini belirtiyor. Emlakçı da ilanında ev sahibinin kendisine bu şekilde talimat verdiğini, yayınlamış olduğu ilanda evin bekara veya öğrenciye uygun olduğunu yazmadığını, sadece talimatları yerine getirdiğini belirtiyor.

Ancak TİHEK şu gerekçelerle ihlal kararı veriyor:

“Ev sahibi malik her ne kadar yeni kiracısının da bekar bir birey olduğunu ifade etmiş olsa da 20.12.2021 tarih ve 5248 sayı ile kayda alınan dilekçesindeki ifadeleri “.. Söz konusu dairemden çıkan kiracı memur idi. Evimi hor kullandığı için B. Bey’e bekar ve öğrenci istemediğimi kesin bir dil ile belirttim.” şeklindedir. Ev sahibi malikin emlakçı B.O.’ya “bekar ve öğrenci” kişilere ev vermeyeceği yönünde talimat verdiği, daha sonra bu talimatı geri aldığına dair herhangi bir husus belirtmediği ve Kurumumuza bu talimatın geri alındığına dair herhangi bir bilgi sunmadığı, emlakçının da bu talimat doğrultusunda başvurucuya bahsi geçen evi kiralama hizmetini sunmadığı anlaşılmıştır. Türkiye’nin taraf olduğu birçok insan hakları sözleşmesinde ayrımcılık yasaklandığı gibi 6701 sayılı Kanun’un 3’üncü maddesinde de medeni hal temelinde ayrımcılık yasaklanmıştır. Bu nedenle, maliki olduğu evin üzerindeki yetkisini hukuk düzeninin sınırları içerisinde kullanmış olduğundan söz edilemeyen ev sahibi İ.Ş.’nin ayrımcılık yasağını ihlal ettiği kanaatine varılmıştır.

Somut olayda emlakçı B.O., kendisine verilen talimatı yerine getirdiğini ifade etse de 6701 sayılı Kanun kapsamında ayrımcılık talimatını uygulamak da yasaklanmıştır.

Bu çerçevede emlak yetkilisinin kendisine verilen talimatı uyguladığı gerekçesini öne sürmesi ayrımcılık talimatının uygulandığı tespitini değiştirmemekle birlikte muhatap 1 B.O.’nun 01.10.2021 tarih ve 3553 sayı ile kayda alınan dilekçesinde de ifade edildiği üzere öğrenciye ya da bekâra uygun bir daire olduğunda ilanın üzerine yazılarak belirtilmesi, söz konusu ilanda da “bekara ya da öğrenciye uygundur” ibaresinin mevcut olmaması ve bu sebeple evin başvurucu için uygun olmadığının değerlendirilmesi, objektif bir temele dayanmamaktadır. Emlakçı, geçmişte de kendisi tarafından verilen kiralık daire ilanlarında öğrenciye ya da bekara ev kiralanmasına aracılık edildiğini ve ayrımcılık yapma amacı gütmediğini öne sürerek “bekara uygun”, “öğrenciye uygun” ibarelerinin yer aldığı daha önceki ilanlarının çıktılarını paylaşsa da somut olayda başvurana yönelik muamele, farklı bir muamele olma özelliğini yitirmemektedir.

İşte görüldüğü gibi Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu bu gerekçelerle bekara ve öğrenciye ev kiralamayan ev sahibi ve emlakçı hakkında ayrı ayrı hatırı sayılır bir idari para cezasına hükmediyor.

Yazının başlığına “ufak tefek” şeklinde ironik bir ekleme yaptım. Bunun sebebi ise bulunduğum ortamlarda bu ve benzeri hukuksuzluklardan bahsettiğimde, hukukçular da dahil olmak üzere birçok kişi bu sorunları “yeterince önemli” görmemektedir ve hep daha büyük hukuksuzluklardan bahsetmektedir. Bu durum da beni oldukça rahatsız eder. Nasıl ki yapılan iyilikler küçük küçük biriktirildiğinde daha da büyüyor ve yayılıyorsa, aynı şekilde hukuksuzluklar da küçük küçük yapıldığında ve göz ardı edildiğinde ortaya çok daha büyük ve temizlemesi zor adaletsizlikler çıkıyor.

Burada da benzer bir “küçük” hukuksuzluğa değinmeye çalıştım ve önlemek için yol göstermeyi denedim. Siz de böyle bir durumla karşılaşıyorsa TİHEK’e e-devlet üzerinden başvuru yapabilirsiniz.

Saygılarımla.

Yıldıray ÇIVGIN