Ege Denizi’nde 30 Ekim 2020 tarihinde Yunanistan’ın Samos Adası açıklarında meydana gelen 6,9 büyüklüğündeki depremde, en büyük hasarı depremin merkez üssünden 80 kilometre uzaklıktaki İzmir aldı. Deprem nedeniyle İzmir’de çöken binalarda 117 vatandaş hayatını kaybetti. Depremden en çok etkilenen ilçeler olan Bornova ve Bayraklı’da yüzlerce bina ağır hasar aldı. Depremin üzerinden 3 yıl geçmiş olmasına rağmen ağır hasarlı binaların henüz yıkılmamış olması vatandaşlar için büyük tehlike oluşturuyor.
Ağır hasarlı binalar bekliyor
Yaşar üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Cüneyt Tüzün, Bornova ve Bayraklı‘da depremin şiddetiyle ağır hasar alan ancak henüz yıkımı gerçekleştirilmeyen pek çok binanın her an çökebileceğini öne sürdü. Depremin üzerinden tam 3 yıl geçmiş olmasına rağmen ağır hasarlı binalar için işletilen sürecin çok yavaş ilerlediğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Cüneyt Tüzün, “Depremden hemen sonra alınan aksiyonlar çerçevesinde binaların belirli bir bölümü yıkıldı ve yeniden yapıldı. Ancak günümüzde depremden etkilenen bölgeleri gezdiğinizde hala hasarlı, yıkılmayı bekleyen binalar mevcut. Bunlar şehirde yaşayanları hem şehircilik hem de güvenlik açısından olumsuz etkiliyor” dedi.
Yaşanacakların provası
Tüzün, “Ağır hasarlı binaların 3 yıl gibi kısa olmayan bir süreç geçmesine rağmen hala yenilenememiş olması, muhtemel büyük İzmir depreminde yaşanacakların küçük bir provası gibi görünüyor. Şehir merkezini etkileyecek bir depremden binaların göreceği hasar düzeyi ve sonucunda insanların binalarını kullanamaması durumunda yaşanacak zorlukları tahmin etmek bile zor. İzmir’de meydana gelmeyen deprem sonrası yaşananların ardından ortaya çıkan tablo, kentte beklenen depremin meydana gelmesi durumunda nasıl bir ortamda yaşamaya devam etmek durumunda kalınacağının küçük bir örneği” dedi.
Çok düşündürücü
30 Ekim depreminin ardından İzmir’de yaşanan manzaraların hala hafızalarda olduğunu belirten Cüneyt Tüzün, “Depremin İzmir’e uzaklığı dikkate alındığında meydana gelen hasar oldukça büyük ve düşündürücü. Ayrıca Bornova ve Bayraklı dışındaki ilçelerde binalarının ayakta kalması ya da hasar görmemesini nedeni olarak yapıların depreme dayanıklı olduğu şeklinde bir algı oluştu. Bu çok yanlış. Deprem, İzmir’de olmadı. Sadece İzmir’e etkiledi. Depremi takip eden 1-2 hafta içinde insanlar tarafından binalarının mevcut durumu ve güvenliğini sorgulandı. Çok doğal ve gerekli bu hassasiyet ne yazık ki önlem alma ve iyileştirme aşamalarına geçmesine yetmedi” diye konuştu.
Çözüm için geç kalınıyor
İzmir’in sahip olduğu şiddetli deprem tehlikesi potansiyeli ve hasar görebilirliği yüksek bina stoğu ile bu soruna karşı etkili ve çözüme yönelik adımların atılmasında geç kalındığını savunan Tüzün, “Geçen üç yıl sonunda yaşananlar gerek halk gerekse yöneticiler düzeyinde, geçmiş depremlerde olduğu gibi, gerekli bilinç ve tepkiyi oluşturacak boyutta olmadığı görüldü. Yapılması gerekenlerin rasyonel bir strateji ile daha da geç kalınmadan gerekiyor” diye konuştu.