Türkçe deyim ve atasözleri açısından oldukça geniş bir dil. Özellikle günlük hayatta kullandığımız deyimlerin nereden geldiğini merak ettik ve bir kısmını sizler için derledik. İşte öğrenince ufuk açacak o bilgiler...

Kurtlar Sofrası

Kurtlar Sofrasi Deyimi Nereden Gelir

Bir kurt sürüsünde, avlanamayan kurtlar aç kaldığında içlerinden zayıf olanı belirleyip yemeleri, "kurtlar sofrası" deyimini doğurmuş. Bu deyim, bugün acımasız rekabetin olduğu ortamlar için kullanılıyor. Tıpkı iş dünyasında, en zayıf halkaların elendiği anları çağrıştırıyor.

Bulunmaz Hint Kumaşı

Bulunmaz Hint Kumasibalik Kavaga Cikinca Deyimi Nereden Gelir

Bugün çok nadir ve değerli şeyler için kullandığımız "bulunmaz Hint kumaşı" deyimi, Hindistan'ın İngiliz sömürgesi olduğu dönemde çıkmış. Efsaneye göre, Britanyalılar Hint kumaşlarının kendi ürünlerine rakip olmasını engellemek için 40 bin Hint ustasının parmaklarını kesmiş. Bu acımasız olay, deyime dönüşerek dilimize yerleşmiş.

Bazı kaynaklar ise dokumacıların kendi parmaklarını kestiklerinden bahsediyor. Fabrikalarda çalışmaya zorlanmamak için, kendi baş parmaklarını kestikleri belirtiliyor. 

Pabucu Dama Atılmak

Pabucu Dama Atmak Deyimi Nereden Gelir

Osmanlı döneminde, esnaflar ürünlerinde özensiz davrandıklarında cezalandırılırdı. Ayakkabıcıların yetersiz ürettiği pabuçlar dama atılır ve bu da o esnafın gözden düştüğünü gösterirdi. Bugün ise değersizleştirilmek, gözden düşmek anlamında kullanıyoruz.

Ağzınla Kuş Tutsan Nafile

Sanat camiasını karıştıran iddia! Selçuk Yöntem, Tamer Karadağlı'ya fena patladı Sanat camiasını karıştıran iddia! Selçuk Yöntem, Tamer Karadağlı'ya fena patladı

Agzinla Kus Tutsan Deyimi Nereden Gelir

Bu deyimin kökeni Osmanlı dönemine uzanıyor. Fransa'yla iyi ilişkilerin kurulduğu bir dönemde İstanbul'a gelen Fransa elçisi, Topkapı Sarayı'nda padişahın huzuruna kabul edilmeyi beklediği sırada işinin acele olduğunu, bir an önce padişahla görüştürülmesi gerektiğini söylemiş.

Sarayın görevlilerinden şu cevabı almış: “Şevketli padişahımız bugün çok hiddetli. Biraz önce külahından tavşanlar çıkaran, alev alev yanan çubukları ağzında söndüren, havaya uçurduğu kuşu birkaç sözüyle geri döndürüp ağzıyla ayaklarından yakalayan hünerli bir hokkabazı dahi huzurundan kovdu. Senin anlayacağın, ağzınla kuş tutsan nafile ama yine de büyük bir hünerin varsa söyle, zat-ı şahaneye arz edeyim.”

Böylelikle bu söz günümüze kadar gelmiş ve bugün, birine ne kadar çaba gösterirseniz gösterin, kimsenin yapamadığı işleri başarsanız da güven ve takdir kazanmanın, yaranmanın mümkün olmadığı durumlar için bu deyimi kullanıyoruz.

Ateş Pahası

Ates Pahasi Deyimi Nereden Gelir

Kanuni Sultan Süleyman’ın bir av sırasında yağmura yakalanmasıyla birlikte bir eve sığınması gerekir. Ev sahibinin yaktığı ateşin karşısında elbiselerini kurutup ısınan padişah, yanındakilere dönerek, "Şu ateş bin altın eder" der. Gece de bu evde konakladıktan sonra sabah ev sahibine bu ziyaretleri için borçlarının ne kadar olduğunu sorar. Ev sahibi bin bir altın der. Şaşkın yüzleri görünce de şöyle açıklar, "Ateşe bin altın değeri siz biçtiniz, gecelik konaklama da bir altın."

 "Ateş pahası" deyiminin çıkışı olur. Böylelikle bugün değerinden çok daha pahalı olan şeyler için "ateş pahası" deniliyor..

Balık Kavağa Çıkınca

Balik Kavaga Cikinca Deyimi Nereden Gelirr-1

İstanbul Boğazı’nın Karadeniz’e açılan noktasında karşılıklı olarak yer alan Rumeli Kavağı ile Anadolu Kavağı, çok rüzgârlı ve akıntının kuvvetli olduğu yerlerdir. Dolayısıyla buralarda balık tutmak, neredeyse imkânsız gibidir.

İstanbul’da balık bol bulunduğundan şehirde tutulan balıkların, Kavaklar’a kadar götürülüp satıldığı görülür.

Kavaklar'da balık almaya giden biri balığın fiyatı için pazarlık yapar fiyatını düşürmek isterse balıkçılar tarafından müşteriye verilen cevap şu şekildedir: “O sizin dediğiniz ücret, balık kavağa çıkınca olur.”

Bunun üzerine zamanla "Balık kavağa çıkınca" deyimi, gerçekleşmesi mümkün olmayan olayları anlatmak için kullanılır olmuş.

Kaynak: ÖZLEM SUCU