“Endometriozis kadınlarda sık görülen ve önemli bir sağlık problemidir. Kesin tanısı için cerrahi gerekmesi nedeniyle tam olarak bilinmemekle birlikte üreme çağındaki kadınların yüzde 6-10’unda, gebelik elde etmek isteyen kadınların yüzde 25-35’inde bulunduğu tahmin edilmektedir” diyen Koç, “Hayat boyunca rahim alınma ameliyatı yapılan hastaların yüzde 10’unda ameliyat sırasında , laparaskopik ameliyat yapılanların yüzde 16-31’inde ve cerrahi değerlendirme gerektirecek kasık ağrısı olan genç yetişkinlerin yüzde 53’ünde görülmektedir. Endometriozis hastaneye yatış gerektiren, kadınların yüzde 6’sından fazlasında gözlenmekte olup ;15-44 yaş arası hastane yatışı gereken hastalarda tek başına en sık jinekolojik teşhistir.” Dedi.
Koç, sözlerine şöyle devam etti.
“Endometriozisin nedeni karışık olup altta yatan nedenler arasında rahimin iç doku (endometrium) hücrelerin rahimden karın içine yayılması, karın içi dokuların rahim içi dokuya değişimi , kan ya da lenf yoluyla yayılım ve endometrial hücrelerin direk yayılması yer almaktadır. Bu teorilerin kombinasyonunun sorumlu olduğu düşünülmektedir. Endometriozis ; hücresel bağışıklık yetersizliği sebebiyle endometrial hücrelerin karın içi bölgelere büyümesine izin vermesiyle oluşabilir. Endometriozisin gelişiminde genetiğin etkisi de açıklanmıştır. Çalışmalar endometriozis hastalarının birinci derece akrabalarının yüzde 7-9’unda hastalığın teşhis edildiğini göstermiş olup bu değer kontrol grubundaki yüzde 1-2 oranına göre oldukça büyük bir değerdir. Daha ileri araştırmalar HLA-B7 antijeni pozitifliğinin olası rolünü ortaya koymuştur. Bağışıklık hücrelerinin etkisini azaltan bu antijen rahim dışı endometrial hücrelerin gelişiminin genetik kontrol altında olduğunu da göstermektedir. Endometriozis için risk faktörleri arasında aile hikayesi, erken yaşta adet görme, uzun süren adet kanaması, ağır adet kanamaları ve kısa döngüler yer almaktadır. Haftada 4 saatten uzun süren düzenli egzersizler, artmış doğum sayısı, uzun süren emzirme dönemi ise endometriozis riskini azaltmaktadır. Endometriozis teşhisi çoğunlukla hastanın önceki hikayesinden yola çıkılarak koyulur, çocuk sahibi olamama, döngüsel ağrı ve ilişki sırasında ağrı en sık gözlenen şikayetlerdir. Hastaların büyük bir kısmı sürekli kasık ağrısından veya döngü öncesi dönemde ve döngüsel kanamanın başlamasından hemen sonra oluşan sırt ve kuyruksokumu bölgesi ağrısından yakınırlar.Büyük abdest veya idrar yaparken ya da döngünün herhangi bir dönemindeki ilişki sırasında ağrı ya da kanamaya sebep olabilir. Endometriozisten kaynaklanan karın içi yapışıklıklar döngünün herhangi bir aşamasında rahatsızlığa neden olabilir ve büyük kitle varlığında kasık bölgesinde baskı hissi oluşabilir. Ara kanama gözlenebilir .Birçok hastanın hiç şikayetinin olmaması ya da tek semptomlarının gebelik elde edememe olmasından dolayı hastalığın yaygınlığı ile semptomların şiddeti arasında çok küçük bir ilişki olduğu göz önünde tutulmalıdır. Tedavide;doğum kontrol hapları veya progesteronlar minimal ya da hafif hastalıkta iyi bir seçenek tir. Genellikle devamlı olarak 6-12 ay süre ile kullanılırlar. Bu ilaçların sürekli kullanımının, adet ağrısını azaltmada ve endometriozisin ilerlemesinin geciktirmesinde etkin oldukları gösterilmiştir.
Levonorgestrel salan rahim içi araçların da döngüsel ve kasık ağnsını oldukça azalttığı gösterilmiştir. Progesteron ile tedavi edilen hastaların yüzde 80 inde ağrının kısmen ya da tamamen yok olduğu gözlenmiştir. Hastanın gelecekte çocuk istemi yoksa ve şiddetli semptomları varsa cerrahi daha uygun bir yöntem olup genelde tam iyileşmeyi sağlar. Bu yöntem rahim ve yumurtalık alınması ,kalan yapışıklık ve bozulmuş alanların çıkarılmasını gerektirmektedir. Sonrasında endometriozis devam ederse ameliyat sonrası medikal tedavi yapılabilir. Çocuk istemi olan kişilerde de yine endometrizotik dokuların cerrahi olarak temizlenmesi, gebelik oranlarını arttırmaktadır.