İçindekiler


Ünlü Türk Matematikçiler

Günümüzde gelişmiş imkanlarla bile keşfedilmiş matematik kurallarını öğrenmek zor gelebiliyor. Yıllar önce bazı matematiğe yön verenlerse bu kuralları sıfırdan keşfetti.


Ünlü Türk Matematikçiler

Türk dünyasında da dünyaya nam salmış çok sayıda ünlü Türk matematikçiler vardır. Türk-İslam coğrafyasında yetişen bu matematikçilerin çalışmaları ve matematiğe olan katkıları ve onların hayatı hakkında tüm merak edilenler haberimizde…

Ünlü Türk matematikçiler aşağıdaki gibi sıralanabilir:

  • Ali Kuşçu
  • Cahit Arf
  • Feza Gürsey
  • Kerim Erim
  • Ömer Hayyam
  • Matrakçı Nasuh
  • Gelenbevi İsmail Efendi
  • Salih Zeki Bey
  • Masatoşi Gündüz İkeda
  • Ali Nesin
  • El Harezmi
  • El- Biruni
  • Uluğ Bey
  • Hüseyin Tevfik Paşa
  • Molla Lütfi

Ünlü Türk matematikçilerini tek tek ele alalım. Hayat hikayelerine ve matematiğe katkılarına değinelim. İşte detaylar…

Ünlü Türk Matematikçiler | Hayat Hikayeleri Ve Matematiğe Katkıları…

ALİ KUŞÇU



Hayat Hikayesi


Ünlü Türk matematikçiler arasında Ali Kuşçu matematiğe katkılarıyla önemli bir isim olarak bilinir.

Astronom, matematikçi ve kelâm âlimi olan Ali Kuşçu, 1403'te Semerkand'da, Timur İmparatorluğu topraklarında doğdu. Babası Muhammed, Timur İmparatorluğu hükümdarı ve astronomu olan ve aynı zamanda Timur'un torunu olan Uluğ Bey'in kuşçusu olduğu için, ailesi "Kuşçu" lakabıyla meşhur olmuştur. Küçük yaştan itibaren matematik ve astronomiye pek ilgi duyan Ali Kuşçu, bu alanlarda Bursalı Kadızâde Rûmî, Gıyaseddin Cemşid ve Muînuddîn Kâşî gibi isimlerden ders aldı. Daha sonra bilgisini artırmak için Kirman'a gitti. Burada Hall-ü Eşkâl-i Kamer (Ay Safhalarının Açıklanması) adlı risale ile Şerh-i Tecrid adlı eserini yazdı. Ali Kuşçu, Semerkand ve Kirman'da eğitimini tamamladıktan sonra Uluğ Bey'e yardımcı ve rasathanesine müdür oldu.

Uluğ Bey tarafından Çin'e yollandığı ve dönüşte de Dünya'nın yüzölçümünü ve ekliptiği 24 derece olarak hesapladığı bilinir.

1449'da hacca gitmek istedi. Tebriz'de Akkoyunlu Devleti hükümdarı Uzun Hasan kendisine büyük saygı gösterdi ve Osmanlı Devleti ile barış görüşmelerinde yardımını istedi. Bunun üzerine Ali Kuşçu, bir süre Uzun Hasan'ın sözcülüğünü yaptı. Ardından, Osmanlı padişahı II. Mehmed'in davetiyle İstanbul'a gitti.

Osmanlı - Akkoyunlu sınırında Fatih Sultan Mehmed'in emriyle büyük bir törenle karşılanan Ali Kuşçu, Fatih tarafından Sahn-ı Seman Medresesi'ne müderris olarak göreve başladı.

Ali Kuşçu'nun Gökbilim'e yaptığı en büyük katkılardan olarak çizdiği bir Yıldız Haritası

Burada bir yandan talebe yetiştirip bir yandan Gök Cisimleri'ni araştırarak bilim eserleri yazdı. Güneş saatleri icat edip İstanbul'un enlem ve boylamını bugünkü değerle bire bir hesapladı. Gezegenler arası uzaklıkları hesaplayıp Ay'ın ilk haritasını çıkardı. Çıkardığı Yıldız haritaları Kristof Kolomb'a Amerika kıtasının keşfinde yardımcı oldu.

Ali Kuşçu, 16 Aralık 1474 tarihinde, 71 yaşındayken İstanbul'da öldü. 15. yüzyıla özgü olan mezarı, İstanbul'un Eyüp Sultan Türbesi etrafındaki hazirededir.[1][2] Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim'in Maraş'ı fethetmesinden kısa bir süre sonra o bölgede Şiî mezhebinin tekrar artması sonucu Ali Kuşçu'nun torunlarından bir kısmı, ferman ile Maraş'a gönderilmiştir. Geriye kalan torunları ise daha sonra Düzce'ye kendi arzularıyla göç etmişlerdir. Maraş'ta bulunan ailenin bir kısmı da cumhuriyetin ilanından sonra Bursa'ya yerleşmişlerdir. Bursa'daki Fuat Kuşçuoğlu Caddesi de ismini Ali Kuşçu'nun torunlarından Fuat Bey'in isminden almıştır. Soyu Kahramanmaraş, Düzce ve Bursa'da Kuşçuoğlu soy isimleriyle devam etmektedir.

Ali Kuşçu’nun Önemli Buluşları Matematiğe Katkıları

  • Ay’ın ilk haritasını çıkardı. Bu harita, Ay’ın yüzeyini oldukça doğru bir şekilde tasvir ediyordu.
  • Cezayirlilerin kullandığı sinüs ve tanjant tablolarını Türkçe’ye çevirdi.
  • Trigonometri alanında önemli çalışmalar yaptı.
  • Aritmetik ve cebir alanında birçok eser yazdı.

Ali Kuşçu’nun Eserleri

  • Risale-i Fihriste: Matematik, astronomi ve coğrafya alanındaki eserlerin bir bibliyografyasıdır.
  • Miftah-ul Hisab: Cebir ve aritmetik üzerine bir eserdir.
  • Risale-i Zic-i Uluğ Bey: Uluğ Bey Zici’nin giriş kısmını oluşturan ve astronomi alanındaki önemli bilgileri içeren bir eserdir.
  • Risale-i Sinaniye: Sinüs ve kosinüs fonksiyonlarının trigonometrik özelliklerini içeren bir eserdir.

CAHİT ARF



Hayat Hikayesi


Cahit Arf, 1910 – 1997 yılları arasında yaşamış dünyaca ünlü Türk matematikçiler arasındadır. Cisimlerin kuadratik formlarının sınıflandırılımasında ortaya çıkan ve kendi adıyla anılan “Arf Sabiti“, “Arf Halkaları” ve “Arf Kapanışları” gibi terimleri bularak, matematik ve bilim dünyasına önemli katkılarda bulundu. Alman matematikçi Helmut Hesse ile birlikte, Hesse-Arf Kuramı’nı geliştirdi.

Yükseköğrenimini Fransa’da Ecole Normale Superieure’de 1932′de tamamladı. Bir süre Galatasaray Lisesi’nde matematik öğretmenliği yaptıktan sonra İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nde doçent adayı olarak çalıştı. Doktorasını yapmak için Almanya’ya gitti. 1938 yılında Göttingen Üniversitesi’nde doktorasını bitirdi.

Türkiye’ye döndüğünde İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nde profesör ve Ordinaryus profesörlüğe yükseldi ve 1962 yılına kadar çalıştı. Daha sonra Robert Koleji’nde matematik dersleri vermeye başladı. 1964 yılında Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) ilk bilim kurulu başkanı oldu.

Daha sonra gittiği Amerika Birleşik Devletleri’nde araştırma ve incelemelerde bulundu; Kaliforniya Üniversitesi’nde konuk öğretim üyesi olarak görev yaptı. Türkiye’de yaşamak istemesi üzerine kendi isteğiyle 1967 yılında Türkiye’ye döndü. Döndükten kısa bir süre sonra Kanada ve Amerika’daki üniversitelerden konuk öğretim üyesi olarak teklifler aldı. Ancak kendisi bu tekliflere cevap veremeden Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nden gelen telefon bu üniversiteye atandığını ve uçak biletinin yolda olduğunu söylüyordu ve artık Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nde göreve başlamıştı. 1980 yılında emekli oldu. Emekliye ayrıldıktan sonra TÜBİTAK’ın geliştirilmesinde çok emeği geçti ve TÜBİTAK’a bağlı Gebze Araştırma Merkezi’nde görev aldı. 1983-1989 yılları arasında Türk Matematik Derneği başkanlığını yaptı.

Arf, İnönü Armağanı’nı (1943) ve TÜBİTAK Bilim Ödülü’nü kazandı (1974). Bu ödülü alırken yaptığı konuşmada “Bilim insanının amacı anlamaktır” hemen ardından “ama büyük harflerle anlamaktır” sözüyle kendine göre bilim insanını açıklamıştır. Onuruna yapılan cebir ve sayılar teorisi üzerine uluslararası bir sempozyum, 1990′da 3-7 Eylül tarihleri arasında Silivri’de gerçekleştirilmiştir. Halkalar ve geometri üzerine ilk konferanslar da 1984′te İstanbul’da yapılmıştır. Arf, matematikte geometri kavramı üzerine bir makale sunmuştur. Cahit Arf, 1997 yılının Aralık ayında ağır bir kalp hastalığı nedeni ile ölmüştür.

Cahit Arf’in Önemli Buluşları Matematiğe Katkıları

  • Arf halkaları: Bir halkanın Arf değişmezleri sıfıra eşitse, o halka Arf halkasıdır. Arf halkaları, halka teorisinde önemli bir yere sahiptir.
  • Arf sabitleri: Bir cismin Arf değişmezleri, o cismin kuadratik formlarının sınıflandırılmasında önemli bir rol oynar. Arf sabitleri, Arf halkalarının temelini oluşturur.
  • Arf kapanışları: Bir halkanın Arf kapanışları, o halkanın Arf değişmezlerini koruyan halkalar kümesidir. Arf kapanışları, halka teorisinde önemli bir araçtır.
  • Hesse-Arf kuramı: Bir cismin kuadratik formlarının sınıflandırılmasında kullanılan önemli bir kuramdır. Cahit Arf, bu kuramın geliştirilmesinde önemli bir rol oynamıştır.
  • Arf’ın asallık teoremi: Bir halkanın Arf değişmezleri sıfıra eşitse, o halkanın asal halka olduğunu belirten bir teoremdir.
  • Arf’ın simetri teoremi: Bir cismin Arf değişmezleri simetrik ise, o cismin bir kuadratik formunun kökleri simetriktir.
  • Arf’ın sabit noktası teoremi: Bir halkanın bir morfizmi, o halkanın Arf değişmezlerini korur.

“Ünlü Türk matematikçiler” yazımıza devam edelim…

FEZA GÜRSEY



Hayat Hikayesi


Feza Gürsey, Ünlü Türk matematikçiler listesinde matematiğe büyük katkısı olan isimlerdendir.

Feza Gürsey, 7 Nisan 1921’de İstanbul’da doğdu. İstanbul Üniversitesi’nde matematik öğrenimine başladı ve daha sonra, 1949 yılında Harvard Üniversitesi’nde doktorasını tamamladı.

1952 yılında Türkiye’ye döndükten sonra, İstanbul Teknik Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak görev yaptı. Daha sonra, 1961-1972 yılları arasında CERN’de (Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi) araştırmacı olarak çalıştı.

Feza Gürsey, teorik fizik alanında önemli çalışmalar yapmıştır. Özellikle, matris teorisi ve parçacık fiziği konularında çalışmaları bulunmaktadır. Ayrıca, Türkiye’nin ilk nükleer enerji reaktörünün kurulmasında da önemli bir rol oynamıştır.

Gürsey, Türkiye’deki fizik ve matematik eğitimine önemli katkılar sağlamıştır. İstanbul Teknik Üniversitesi’nde birçok öğrencinin yetişmesine katkıda bulunmuştur ve teorik fizik alanında araştırmalar yürüten genç bilim insanlarını desteklemiştir.

Feza Gürsey, 12 Nisan 1992’de İstanbul’da hayatını kaybetmiştir. Ancak, çalışmaları ve katkıları hala teorik fizik ve matematik alanlarında önemli bir yer tutmaktadır.

Feza Gürsey’in Önemli Buluşları Matematiğe Katkıları

  • Matris teorisi: Feza Gürsey, matris teorisinin geliştirilmesinde önemli bir rol oynamıştır. Matris teorisi, birçok farklı bilim dalında, özellikle de teorik fizik, matematik ve mühendislikte yaygın olarak kullanılmaktadır.
  • Parçacık fiziği: Gürsey, parçacık fiziği alanında önemli çalışmalar yapmıştır. Bu çalışmalar, nötrino parçacıklarının özellikleri gibi birçok farklı konuda bilgi sağlamıştır.
  • Simetri teorisi: Feza Gürsey, simetri teorisi konusunda da önemli çalışmalar yapmıştır. Simetri teorisi, farklı fiziksel sistemlerdeki simetrik yapıların araştırılmasına odaklanır ve birçok farklı uygulama alanı bulunmaktadır.
  • Nükleer enerji: Feza Gürsey, Türkiye’nin ilk nükleer enerji reaktörünün kurulmasında önemli bir rol oynamıştır. Bu reaktör, Türkiye’nin nükleer enerji alanında ilerlemesine katkı sağlamıştır.
  • Eğitim: Feza Gürsey, Türkiye’deki fizik ve matematik eğitimine önemli katkılar sağlamıştır. İstanbul Teknik Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak görev yaparken birçok öğrencinin yetişmesine katkıda bulunmuş ve teorik fizik alanında araştırmalar yürüten genç bilim insanlarını desteklemiştir.

Bu katkılar, Feza Gürsey’nin teorik fizik, matematik ve nükleer enerji alanlarındaki çalışmalarının bilim dünyasında saygın bir yere sahip olmasını sağlamıştır.


KERİM ERİM



Hayat Hikayesi


Ünlü Türk matematikçiler arasında olan Kerim Erim, 31 Ocak 1894'te İstanbul'da doğdu. Babası Mühendishane-i Bahriye'de öğretmen olan Ömer Lütfi Bey, annesi ise Fatma Feriha Hanım'dır. İlköğrenimini Maçka'daki İnas Mektebi'nde tamamladıktan sonra, 1911'de İstanbul Teknik Üniversitesi'nin Mühendishane-i Bahriye Mektebi'ne girdi. Burada matematik, fizik ve kimya dersleri aldı ve 1914'te mezun oldu. Mezuniyetinin ardından aynı okulda matematik öğretmenliği yapmaya başladı.

1919'da Almanya'nın Erlangen kentindeki Frederich-Alexanders Üniversitesi'ne giderek matematik alanında doktora çalışmalarına başladı. Doktora tezini ünlü Alman matematikçi David Hilbert'in "Hilbert Sistemleri" üzerine yaptı ve 1922'de doktorasını tamamladıktan sonra Türkiye'ye döndü.

Türkiye'ye döndükten sonra İstanbul Teknik Üniversitesi'nde matematik profesörü olarak görev yapmaya başladı. 1933'te İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi'nin kurulmasıyla birlikte bu fakültenin dekanlığına atandı. 1940'tan ölümüne kadar, Fen Fakültesi'nin matematik enstitüsünün başkanlığını yürüttü.

Kerim Erim, Türkiye'de matematik alanında önemli bir figürdür. Ülkemizde yüksek matematik öğretiminin yaygınlaşmasında ve modern matematiğin yerleşmesinde büyük rol oynamıştır. Mekaniğin matematik temellere dayandırılmasına öncülük etmiş ve Türkiye'de bir matematik doktorası yöneten ilk bilim insanı olmuştur. Birçok öğrenci yetiştirerek, Türkiye'nin matematik alanındaki gelişimine önemli katkılar sağlamıştır.

Kerim Erim’in Önemli Buluşları ve Matematiğe Katkıları:

  • Türkiye’de yüksek matematik öğretiminin yaygınlaşmasında ve çağdaş matematiğin yerleşmesinde etkin rol oynadı.
  • Mekaniğin matematik esaslara dayandırılmasına öncülük etti.
  • Türkiye’de bir matematik doktorası yöneten ilk bilim insanı oldu.
  • Matematik alanında birçok öğrenci yetiştirdi.

Eserleri:

  • Diferansiyel Denklemler (1931)
  • Matematik Analizi (1933)
  • Matematiksel Analizin Temelleri (1943)
  • Fiziksel Geometri (1947)
  • Cebir (1950)

“Ünlü Türk matematikçiler” yazımıza devam edelim…

ÖMER HAYYAM



Hayat Hikayesi


Ünlü Türk matematikçiler arasında olan Ömer Hayyam, 1048 yılında, Orta Çağ'da Horasan'ın önde gelen metropollerinden biri ve on birinci yüzyılda Selçuklu hanedanlığı altında refahın zirvesine ulaşan Nişabur'da doğdu. Nişabur ayrıca Zerdüştîliğin önemli bir merkeziydi ve Hayyam'ın babasının İslam'ı seçmiş bir Zerdüşt olması muhtemeldir. Tam adı, Arapça kaynaklarda görüldüğü gibi, Ebu'l Feth Ömer ibn İbrahim el-Hayyam'dır.

Orta Çağ Farsça metinlerinde genellikle basitçe Ömer Hayyam olarak adlandırılır. Şüpheye açık olmasına rağmen, Hayyam Arapçada çadırcı anlamına geldiğinden, atalarının çadırcılık ticaretini takip ettiği varsayılmıştır. Hayyam'ı bizzat tanıyan tarihçi Beyhaki, burcunun tüm ayrıntılarını şöyle aktarır: "O İkizler'di, Güneş ve Merkür yükselişteydi[...]". Bu bilgi, modern bilim adamları tarafından doğum tarihini 18 Mayıs 1048 olarak belirlemek için kullanılacaktı.

Çocukluğu Nişabur'da geçti. Kabiliyetleri ilk öğretmenleri tarafından fark edildi ve onu soyluların çocuklarına ders veren, Horasan bölgesinin ünlü hocası İmam Muvaffak Nişaburi'nin nezaretinde çalışmaya gönderdiler. Hayyam, yıllar boyunca onunla iyi bir dostluk kurdu. Hayyam ayrıca Zerdüşt mühtedi matematikçi Ebu Hasan Behmenyar'dan da ders aldı. Nişabur'da fen, felsefe, matematik ve astronomi okuduktan sonra, 1068 dolaylarında Buhara vilayetine gitti ve burada Ark'ın ünlü kütüphanesini sıkça ziyaret etti. Takriben 1070'de Semerkand'a taşındı, burada şehrin valisi ve kadısı Ebu Tahir Abdurrahman ibn 'Alak'ın himayesi altında meşhur cebir üzerine incelemesini yazmaya başladı. Ömer Hayyam, Karahanlı hükümdarı Şemsü'l-Mülk Nasr tarafından memnuniyetle karşılandı. Beyhaki bu kabulü, "ona azami düzeyde şeref gösterecek, öyle ki sanki tahtında [Hayyam'ı] yanına oturtacaktı" şeklinde tasvir eder.

1073-4'te Karahanlı topraklarına akınlar yapan Sultan I. Melikşah ile barış sağlandı. Hayyam, 1074–5 yıllarında Veziriazam Nizamülmülk tarafından Merv şehrinde Melikşah ile buluşmaya davet edildiğinde Melikşah'ın hizmetine girdi. Hayyam daha sonra İsfahan'da bir rasathane kurmakla ve bir grup bilim insanına Fars takviminin revizyonunu amaçlayan hassas astronomik gözlemler yapma konusunda liderlik etmekle görevlendirildi. Taahhüt muhtemelen 1076'da başladı ve 1079'da Ömer Hayyam ve meslektaşlarının yıl uzunluğu ölçümlerini sonuçlandırmasıyla sona erdi ve 14 önemli rakamı (1 mikrosaniyeden daha az) şaşırtıcı bir doğrulukla bildirdiler.

Melikşah ve vezirinin ölümünden sonra (Haşhaşîlerin İsmaili kolu tarafından öldürüldüğü düşünülür), Hayyam sarayda gözden düştü ve sonuç olarak kısa süre sonra Mekke'ye hac yolculuğuna çıktı. El-Kıfti tarafından bildirilen haccın olası bir gizli niyeti, kuşkuculuk şüphelerini yatıştırmak ve hasmı olan din adamları tarafından kendisine yöneltilen gelenek karşıtlığı iddialarını (Zerdüştlüğe olası sempati de dahil olmak üzere) çürütmek amacıyla inancının halka açık bir şekilde gösterilmesiydi. Daha sonra yeni Sultan Sencer tarafından Merv'e, muhtemelen bir saray astroloğu olarak çalışmak üzere davet edildi. Daha sonra sağlığı bozulduğu için Nişabur'a dönmesine izin verildi. Döndüğünde, münzevi bir hayat yaşadı.

Ömer Hayyam, 4 Aralık 1131'de 83 yaşında, memleketi Nişabur'da öldü ve şimdi Ömer Hayyam'ın Türbesi olan yere gömüldü. Öğrencilerinden biri olan Nizamî-i Aruzî, 1112-3 yıllarında Hayyam'ın Belh'te El-İsfizari (Celali takviminde onunla işbirliği yapmış olan bilim adamlarından biri) eşliğinde "Mezarım, kuzey rüzgarının üzerine güller saçabileceği bir yerde olacak" kehanetinde bulunduğu hikâyesini anlatır.

Ömer Hayyam Önemli Buluşları ve Matematiğe Katkıları

  • Cebirde cebirsel denklemlerin çözümü için katsayılar ve kökler arasındaki ilişkileri incelemiştir.
  • Cebirde ikinci dereceden denklemlerin çözümünü formülize etmiştir.
  • Cebirde üçüncü dereceden denklemlerin çözümü için bir yöntem geliştirmiştir.
  • Hint rakamlarının İslam dünyasında yaygınlaşmasında önemli rol oynamıştır.
  • Gök cisimlerinin hareketlerini incelemiş ve matematiksel modeller geliştirmiştir.

Eserleri:

  • El-Cebir ve’l-Mukabele: Cebir konusundaki en önemli eseridir. Cebirde denklem çözme yöntemlerini geliştirmiş ve cebirin temellerini atmıştır.
  • Risala fi’l-Hisab al-Hindi: Hint rakamları ve cebiri üzerine bir eserdir. Hint rakamlarının İslam dünyasında yaygınlaşmasında önemli rol oynamıştır.
  • Risala fi’l-Hava’i’l-Sabi’a: Gök cisimlerinin hareketlerini inceleyen bir eserdir.
  • Risala fi’l-Ta’dil ve’l-Ta’dil: Geometri üzerine bir eserdir.
  • Risala fi’l-Keşf ve’l-Bed’: Astronomi üzerine bir eserdir.

MATRAKÇI NASUH



Hayat Hikayesi


Ünlü Türk matematikçilerden Matrakçı Nasuh 1480’de Saraybosna’da doğdu ve II.Bayezıd döneminde Enderun’da yetişti, sayısız mucitleriyle devrinin ışık saçan insanı oldu, İlk yapıtı 1517’de Yavuz Sultan Selim’e sunduğu “Aritmetiğin İlkesi” adlı aritmetik kitabı uzun süre medreselerde ders kitabı olarak okutuldu. Geometri ve matematik üzerine “Cemalül’l – Küttab” ve “Kemalü’l – Hisab” ile “Umdetü’l Hisab” adlı kitapları yazdı.

Tarih alanındaki ilk kitabı ise İslam tarihi olan “Taberi Tarihi”ni Türkçe’ye çevirmesiydi. Matrakçı Nasuh daha sonra Osmanlı tarihi ve ayrıntılı olarak bildiği II.Bayezid, Yavuz Sultan Selim dönemi, Kanuni Sultan Süleyman’ın saltanatının ilk 30 yılını (1520-50) kapsayan tarih kitapları yazdı.

Ona minyatür sanatçısı olarak ün kazandıran yapıt ise minyatürlerle süslenmiş bir tarih kitabıydı. Kanuni Sultan Süleyman’ın Bağdat Seferi’ni anlatan kitapta kent ve kasabaları, konaklama yerlerini betimleyen birçok minyatürü vardı. Vadi, tepe, ırmak, liman, kale, sur, köprü, cami, saray gibi yapılar en ayrıntılı biçimde verildi. Böylece kentlerin o dönemdeki görüntüleriyle ilgili çok önemli belgeler ortaya çıktı. Minyatürcülüğün yanı sıra usta bir hattattı. Yapıtları başta Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi ve Süleymaniye Kütüphanesi olmak üzere çeşitli kitaplıklarda yer almaktadır.

Onun minyatür-harita karışımı kendine has bir üslubu vardır, eserlerinde yeryüzünün kuşbakışı görünümünü resmeder. Buna karşın şekilleri tepeden değil, sanki karşıdan görüyormuş gibi çizer. Bu resimlerde kuş ve tavşan gibi hayvanlar olsa da insanlar asla belirmez. Şehirlerdeki binalar tek tek seçilebilir.

Geometri ve matematik alanındaki çalışmaları neticesinde uzunluk ölçülerini gösteren cetveller hazırlamıştır. Ayrıca matrak oyununun yanı sıra silah kullanmada da çok başarılı olan Nasuh’a Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1530’da silah üstadı sanı verildi. Çeşitli silahların kullanımıyla ilgili “Gazilere Armağan” adlı kitabı yazdı.

Matrakçı Nasuh, 1564 yılında İstanbul’da vefat etti.

Matrakçı Nasuh Önemli Buluşları ve Matematiğe Katkıları

  • Lattice Multiplication sistemini (çizgisel çarpım sistemi) ilk kez kullanan kişidir. Bu sistemde, çarpım işlemi, her sütundaki en sağdaki iki sayının çarpılmasıyla başlar.
  • Cebir alanındaki çalışmalarıyla, Osmanlı matematik tarihinde önemli bir yere sahiptir.
  • Trigonometri alanındaki çalışmalarıyla, Osmanlı denizcilik ve astronomi alanında önemli bir rol oynamıştır.

Eserleri:

  • Beyan-ı Menazil-i Sefer-i Irakeyn (1537)
  • Tarih-i Sultan Bayezid (1539)
  • Târîh-i Âl-i Osmân (1560)
  • Tuhfetü’l-Guzât (1562)

“Ünlü Türk matematikçiler” yazımıza devam edelim…


GELENBEVİ İSMAİL EFENDİ



Hayat Hikayesi


Daha çok matematik ve mantık alanlarındaki çalışmalarıyla tanınan Osmanlı âlimi ünlü Türk matematikçilerinden İsmail Gelenbevî, 1730 yılında Manisa'nın Kırkağaç ilçesine bağlı Gelenbe kasabasında doğmuştur. Doğduğu yere nisbet edilerek Gelenbevî lakabıyla meşhur olan İsmail, tanınmış ve kültürlü bir aileye mensuptur.

Gelenbevî'nin dedesi Mahmud Efendi ile babası Mustafa Efendi'nin her ikisinin de Manisa çevresinde müderrislik ve müftülük yaptıkları bilinmektedir. Gelenbevi, ilk öğrenimine Gelenbe'de başlamış ancak küçük yaşta babasını kaybettiğinden 13-14 yaşlarına kadar ciddi anlamda bir eğitim alamamıştır. Bir süre sonra da bilgisini artırmak için İstanbul'a giderek Fâtih Medresesi'ne girmiştir. İstanbul'da zamanın büyük alimlerinden Yasincizade Osman'dan Arapça ve dini ilimler, 'Ayaklı Kütüphane' lakabıyla tanınan Muhammed Emin Efendi'den mantık, fizik ve matematik dersleri almıştır. Medrese eğitimini tamamladıktan sonra 1763 yılında müderrislik unvanını almış ve sonra da Muhammed Emin Efendi'nin evinde ders ve müzakerelere katılmıştır.

Hayatta iken Gelenbevî'nin o devrin iki büyük aliminin şöhreti arasında sıkışıp kaldığı belirtilir. Kendisi de önemli bir bilim adamı olan Salih Zeki Bey'in ifadesine göre Gelenbevî'nin felsefe bilimlerindeki şöhretini Hocası Mehmet Emin Efendi, Matematik bilimindeki şöhretini ise Muğlalı Mehmet Efendi bastırmıştır. Buna karşın Gelenbevî ardında bıraktığı eserleriyle ölümünden sonra her iki bilgini de geride bırakmıştır.

1790 yılında Yenişehir’de vefat etti.

Gelenbevi İsmail Efendi Önemli Buluşları ve Matematiğe Katkıları

  • Logaritmaların Osmanlı’ya tanıtılması
  • Dik koordinat sisteminin Osmanlı’ya tanıtılması
  • Cebrin geliştirilmesi
  • Trigonometrinin geliştirilmesi
  • Topçuluk alanındaki çalışmalarıyla Osmanlı ordusunun modernleşmesine katkıda bulunması

Matematik ve Astronomiyle İlgili Eserler:

  • Cebir Kitabı: Kaynaklarda Hesâb-ul-Küsûr veya Küsûrât-ı Hesâb adlarıyla bilinen bu eser, en önemli kitâbıdır.
  • Risâle-i Azla’i Müsellesât: Türkçe yazılan eser, bir üçgenin açıları ve kenarları arasındaki bağıntıların hesap açısından incelenmesine dâir olup, 79 sahîfeyi bulmaktadır. 1805 senesinde Dârüttıbâa’da da basılmıştır.
  • Şerh-i Cedâvil-i Ensâb: Logaritma cetvellerinin kuruluş biçimi ve kullanılışına dâir bir risâledir. Akıcı bir Türkçeyle yazılmıştır. Fransız mühendisinin sorularını cevaplamak için yazmıştır.
  • Risâle alâ Rub-il-Mukantarât ve Risâle alâ Rub-il-Müceyyeb: Arapça yazılan ve basılmayan eser, astronomi ile ilgilidir.
  • Risâlet-ül-Kıble: Dekâik-ül-Beyân fî Kıblet-il-Büldân: Bu eser astronomi ve trigonometriyi ilgilendirmektedir.

SALİH ZEKİ BEY



Hayat Hikayesi


Ünlü Türk matematikçilerinden olan Salih Zeki Bey 1864 yılında İstanbul’da yoksul bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldi. Babası Boyabatlı Hasan Ağa, annesi Saniye Hanımdır. Anne ve babasının ölümü üzerine ninesi tarafından on yaşındayken Darüşşafaka’ya verildi. 1882 yılında Darüşşafaka’yı birincilikle bitirdi. Aynı yıl Posta ve Telgraf Nezareti Telgraf Kalemi (Fen Şubesi)’ne memur olarak atandı.

1884 yılında Nezaretin Avrupa’da uzman telgraf mühendisi ve fizikçi yetiştirme kararı üzerine birkaç arkadaşıyla birlikte Paris’e gönderildi ve burada Politeknik Yüksekokulu’nda elektrik mühendisliği öğrenimi gördü. 1887 yılında İstanbul’a döndü ve eski dairesinde elektrik mühendisi ve müfettiş olarak çalıştı. Ek görev olarak Mekteb-i Mülkiye’de (bugün Ankara Üniversitesi’ne bağlı Siyasal Bilgiler Fakültesi) fizik ve kimya dersleri verdi (1889-1900). Bu arada Rasathane-i Amire müdürlüğünde ve II. Meşrutiyetin ilanından (1908) sonra Maarif Nezareti Meclis-i Maarif üyeliğinde bulundu. 1910’da Mekteb-i Sultani (bugün Galatasaray Lisesi) müdürlüğüne atandı.

1912’de Maarif Nezareti müsteşarı, 1913’te Darülfünün-ı Osmani (bugün İstanbul Üniversitesi) rektörü oldu. 1917’de rektörlükten ayrıldıysa da üniversitedeki görevini Fen Şubesi (Fakültesi) Müderrisi (Profesör) olarak sürdürdü. Ömrünün sonuna doğru aklî dengesini kaybetti ve tedavi altındayken 1921 yılında Şişli’deki Fransız Hastanesi’nde öldü. Fatih Camiinin bahçesine gömüldü.

3 kez evlenmiş olan Salih Zeki, bu evliliklerden birini Halide Edip’le (Adıvar) yapmış, ölümünden kısa bir süre önce ayrılmıştı.

Salih Zeki, önde gelen son dönem Osmanlı matematik bilginlerindendi. İkdam, Darüşşafaka ve İktisadiyat gazeteleri ile Darülfünun dergisine sayısız katkıda bulundu. Dönemin ünlü bilginleriyle matematik ve fen bilimleri konusunda yazılı tartışmalara girdi ve bu konularda bir kısmı ders kitabı olmak üzere çok sayıda yapıt verdi.

Salih Zeki Bey Önemli Buluşları ve Matematiğe Katkıları

  • Eliptik fonksiyonlar üzerine çalışmalar yapmıştır.
  • Cebirsel geometri üzerine çalışmalar yapmıştır.
  • Trigonometri üzerine çalışmalar yapmıştır.
  • Fermat teoreminin bazı özel durumları için kanıtlar geliştirmiştir.
  • Salih Zeki teoremi olarak bilinen bir teorem geliştirmiştir.

Eserleri:

  • Âsâr-ı Bâkiye (1909): Türk ve İslam bilim tarihini inceleyen bir eserdir.
  • Skolastik Eğitim ve Türkiye’de Skolastik Tarz (1913): Eğitim sistemini eleştiren bir eserdir.
  • Hikemiyat: Felsefe, Bilim ve Eğitim Yazıları (1923): Felsefe ve bilim üzerine yazılar içeren bir eserdir.

“Ünlü Türk matematikçiler” yazımıza devam edelim…

MASATOŞİ GÜNDÜZ İKEDA



Hayat Hikayesi


Masatoshi Gündüz İkeda (1926-2003) Japonya’da doğup büyümüş, sonrasında Türk vatandaşlığı almış sayılar kuramı ve cebir üzerinde çalışmalar yapmış ünlü Türk matematikçilerimizdendi.

İstatistikçi bir babanın ve ev hanımı bir annenin oğlu olarak Tokyo’da dünyaya gelen İkeda, çocukluğu boyunca vaktinin çoğunu evde kitaplar okuyarak geçirmiş, harçlıklarını biriktirip sahaflardan matematik kitapları alıp çalışmış.

1948’de Osaka üniversitesi matematik bölümünü bitiren ve 1953 yılında doktorasını alan İkeda sonrasında dört yıl Nagoya ve Osaka üniversitelerinde çalışır. 1957 yılında Alexander von Humboldt Vakfı’nın araştırma bursunu kazanarak Hamburg Üniversitesi matematik bölümüne Hasse ile çalışmaya gider. İleride eşi olacak Emel Ardor da aynı bursla biyokimya üzerinde çalışmaktadır ve Hamburg’da tanışırlar. 1960 yılında beraber Türkiye’ye dönerler, Emel hanımın ailesi kızlarıyla evlenmesi için İkeda’nın Türk olmasını isterler ve Masatoshi İkeda 1964 yılında Türk vatandaşlığı ile birlikte Gündüz adını da alır.

Türkiye’ye ilk gittiği yıllarda bürokrasinin de etkisiyle bir sürü iş bulmakta zorlanan İkeda, Hasse’nin doktora öğrencisi olan Cahit Arf ile görüşüp tanışır. 1965 yılında doçentlik sınavını kazanarak Ege Üniversitesi’nde çalışmaya başlayan İkeda’ya bir önceki yıl öğrenci bursu olarak aylık 75 lira verilmiş. Ege’de İkeda’yı iki defa ziyaret eden Cahit Arf kendisini ODTÜ’ye davet eder. Ege Üniversitesi duruma hemen razı olmaz, ancak bir yıllık misafir olarak ODTÜ’ye gitmesine izin verir. Tabi sonrasında ODTÜ kendisine kalıcı bir kadro teklif eder.

Sonrasında ODTÜ’de ve Hacettepe Üniversitesinde görevler yapan matematikçi bir yandan Hamburg üniversitesi, San Diego Kaliforniya Üniversitesi, Yarmouk Üniversitesi, Princeton Üniversitesi gibi kurumlarda da ziyaretçi olarak çalışır. TÜBİTAK Marmara Araştırma Enstitüsü, Feza Gürsey Enstitüsü gibi araştırma kurumlarımızda da aktif rol almış Masatoshi Gündüz İkeda’nın ülkemiz matematik tarihinde önemli bir yeri vardır. Oğullarından biri İlhan İkeda da şu anda Boğaziçi Üniversitesi matematik bölümünde çalışmaktadır.

Masatoşi Gündüz İkeda Önemli Buluşları ve Matematiğe Katkıları

  • Algebraik sayılar teorisine önemli katkılarda bulunmuştur.
  • Abelian uzantıların yapısı ve sınıf grubu üzerine önemli çalışmalar yapmıştır.
  • Karmaşık çarpma teorisinin gelişimine katkıda bulunmuştur.
  • Eliptik eğrilerin teorisine önemli katkılarda bulunmuştur.

Eserleri:

  • “On the zeta function of a number field” (1953)
  • “On the structure of abelian extensions of a number field” (1957)
  • “On the class group of an abelian extension of a number field” (1960)
  • “On the theory of complex multiplication” (1967)
  • “On the structure of some abelian fields” (1973)
  • “On the theory of elliptic curves” (1981)
  • “On the theory of class fields” (1992)

ALİ NESİN



Hayat Hikayesi


Ünlü Türk matematikçileri arasında önemli isimlerimizden olan Ali Nesin, 18 Kasım 1956’da İstanbul’da doğdu. Aziz Nesin ve Meral Çelen’in ilk oğludur. İlköğrenimini İstanbul Saint Joseph Lisesi’nde, liseyi de İsviçre’nin Lozan kentindeki College Champittet’de tamamladı.

1977 yılında University Paris Diderot Paris 7’de matematik okumaya başladı. 1981 yılında Yale Üniversitesi’nden doktora derecesini aldı.

1985-1986 arasında Kaliforniya Üniversitesi Berkeley Kampüsü'nde öğretim üyesi olarak çalıştı. 1987-1989 arasında Notre Dame Üniversitesi'nde yardımcı doçent, ardından 1995'e kadar Kaliforniya Üniversitesi Irvine Kampusü'nde doçent ve daha sonra profesör olarak görev yaptı. 1993-1994 öğretim yılını Bilkent Üniversitesi'nde misafir öğretim görevlisi olarak geçirdi.

Babası Aziz Nesin'in 1995'te ölümü üzerine yurda kesin dönüş yaptı ve Nesin Vakfı yöneticiliğini üstlendi. 1996'dan beri Bilgi Üniversitesi Matematik Bölümü Başkanı olan Ali Nesin dört çocuk sahibidir. Kasım 2004'ten beri de Nesin Yayınevi genel yönetmenliğini yapmaktadır ve 2011 yılından itibaren Hrant Dink Vakfı danışma kurulu üyesidir.

2003'ten beri üç ayda bir yayımlanan ve Türk Matematik Derneği'nin sahibi olduğu Matematik Dünyası adlı derginin sorumlu yazı işleri müdürüdür.

Matematik araştırmaları, bölüm başkanlığı ve Nesin Vakfı yöneticiliğinin yanı sıra yağlıboya resim, desen ve portre çalışmaları da yapmaktadır. Türkiye İnsan Hakları Kurumu (TİHAK) kurucu üyesidir. Nesin Matematik Köyü'nün kurucusudur.

Eserleri:

  • “Matematiksel Düşünme” (2000)
  • “Matematiksel Düşünme 2” (2002)
  • “Matematiksel Düşünme 3” (2004)
  • “Matematik Nedir?” (2006)
  • “Matematik Ne İçin?” (2008)
  • “Matematik ve İnsan” (2010)
  • “Matematik ve Sanat” (2012)
  • “Matematik ve Felsefe” (2014)

“Ünlü Türk matematikçiler” yazımıza devam edelim…

HAREZMİ



Hayat Hikayesi


Ünlü Türk matematikçilerinden Harezmi, Tam adı Ebu Abdullah Muhammed Bin Musa el-Harezmi olan bu büyük bilim adamı, Horasan’ın az kuzeyinde Harezm bölgesinin Hive şehrinde 780 yılında doğmuştur. Harezmi, Harzem Türküdür ve müslümandır. Harezm’de temel eğitimimini alan Harezmi gençlinin ilk yıllarında Bağdat’taki ileri bilim atmosferinin varlığını öğrenir. Dönemin bilgi merkezi ve şehri olan Bağdat’a ilim öğrenmek için gitti. Burada kıymetli İslam alimlerinden ders aldı ve kendini yetiştirdi. Daha sonra da Bağdat’ta bulunan Bilim Akademisi Darülhikme’de görev alan Harezmi matematik, coğrafya ve astronomi dallarında çalışmalar yapmıştır.

Zamanın Abbasi halifesi Me’mûn’dan (813-833) büyük yardım ve destek gördü. Me’mûn kurduğu Eski Hint medeniyetlerine ait eserlerle zenginleştirilmiş Bağdat Saray Kütüphanesi’nin idaresini Harezmi’ye verdi. Daha sonra da Bağdat Saray Kütüphanesindeki yabancı eserlerin tercümesini yapmak amacıyla kuri olan Beyt’ül Hikmet’de görevlendirilir. Böylece Harezmi, Bağdat’ta inceleme ve araştırma yapabilmek için gerekli bütün maddi ve manevi imkanlara kavuşmuş. Burada hayata ait bütün endişelerden uzak olarak matematik ve astronomi ile ilgili araştırmalarına başlar

Bütün ihtiyaçları Halife tarafından karşılanan Harezmi, Bağdat’ta ve seyahatlerinde matematik, astronomi ve coğrafya alanında kıymetli araştırmalar yaptı.

70 tane bilim adamıyla birlikte çalışarak 830 yılında bir dünya haritası çizmiştir. Dünyanın çevresini ve hacmini hesaplama çalışmalarında yer almıştır. Güneş saatleri, usturlaplar ve saatler üzerine yazılmış eserleri de vardır.

830 senesinde heyet başkanı olarak ilmi araştırmalar yapmak için Afganistan yoluyla Hindistan’a gitti. Halifenin isteğiyle Bağdat’taki Şamasiye ve Şam’daki Kasiyûn rasathanelerindeki rasat heyetiyle, yeryüzünün bir derecelik meridyen yayının uzunluğunu ölçmek için Sincar Ovasına gönderildi. Harezmî, Batlamyus‘un astronomik cetvellerini de düzeltti. Güneş ve ay tutulmasına dair incelemelerini topladığı Zîcü’l-Harezmî adlı eserinde ise, astronomi için gerekli trigonometri bilgi ve cetvellerini verdi.

Matematik’te ilk kez sıfırı kullanan Harezmi, bugünkü cebir ve trigonometrinin kurucusu sayılır.

Birinci ve ikinci dereceden denklemleri analitik metotla, tek bilinmeyenli denklemleri ise cebirsel ve geometrik metodlarla çözmenin yollarını buldu.

Matematik alanına Cebir kavramını sokan Harezmi ilgi duyduğu matematik, coğrafya ve astronomi dallarında da birçok eser yazdı

Harezmi, 850 yılında Bağdat’ta 70 yaşında vefat etmiştir. Üç oğlu olup, hepsi de matematik ilmi üzerinde ciddi çalışmalarıyla tanınır.

Harezmi Önemli Buluşları ve Matematiğe Katkıları

  • Cebirin temellerini atmıştır.
  • Hint rakamlarının kullanımını yaygınlaştırmıştır.

Eserleri:

  • El-Kitab’ül Muhtasar fi Hısab’il Cebri ve’l-Mukabele (Cebir ve Mukabelenin Özeti): Bu eser, cebirin temellerini oluşturan ilk eser olarak kabul edilir.
  • El-Kitab’ül Muhtasar fi Hisab’il Hind (Hind Hesabının Özeti): Bu eser, Hint rakamlarının kullanımı ve dört işlem hakkında bilgiler içerir.
  • El-Kitab’ül Mecalis fi’l-Hisab (Hesap Üzerine Meclisler): Bu eser, cebir ve aritmetik problemlerinin çözümüne ilişkin örnekler ve açıklamalar içerir.

EL- BİRUNİ



Hayat Hikayesi

Ebu Reyhan Muhammad bin Ahmed el-Biruni, 973 yılında bugünün Özbekistan’ı sayılan Harezm’de doğan ünlü Türk matematikçilerimizdendir. Bilim konuları ile ilgili ilk eğitimini bölgenin hükümdar ailesinden olan Ebu Nasr Mansur’dan edindi. Ebu Nasr Mansur, seçkin bir matematikçi ve gökbilimciydi. El-Biruni’ye Öklid geometrisi ve Batlamyus astronomisini öğretti.

11. yüzyılın önemli Müslüman hükümdarlarından Gazneli Mahmut Hindistan’a yaptığı seyahatlerde El-Biruni’yi yanında götürdü. El-Biruni, 1017-1030 yılları arasında Hindistan’da yaşadı ve bu dönemde meşhur kitabı Kitab’üt-Tahkik Ma li’l-Hind’i yazdı.

Yunan filozoflarından Aristo, Arşimet ve Demokritus’un çalışmalarından etkilenen El-Biruni, bilimsel çalışmalarına 17 yaşında başladı. Güneşin yüksekliği ve şehrin boylamını hesapladı. Güneşin hareketlerinden, mevsimlerin ne zaman başladığını belirledi.

Dünyanın çapını, bugünkü değere çok yakın olarak buldu. Jeodezi biliminin kurucusu oldu. Hindistan’dayken öğrendiği trigonometrinin astronomiden ayrı bir bilim olarak görülmesi gerektiğini savundu. Trigonometrik fonksiyonlarda yarıçapın birim olarak kullanılmasını önerdi.

El Biruni 1048 yılında Gazne’de vefat etti.

El Biruni Önemli Buluşları ve Matematiğe Katkıları

  • Trigonometride yarıçapın birim olarak kabul edilmesini önerdi.
  • Sinüs, kosinüs, sekant, kosekant ve kotanjant fonksiyonlarını tanımladı.
  • Pi sayısının 3,1416 değerini hesapladı.
  • Logaritma fikrini ortaya attı.
  • Cebir ve sayı teorisi alanında önemli çalışmalar yaptı.

Eserleri:

  • El-Asar’il-Bakiye an’il-Kuruni’I Haliye (Orta Çağ’dan Kalan Eserler)
  • El-Kanunü’l-Mesudi (Mesut Kanunları)
  • Tahdidi’l-Alem (Dünyanın Ölçülmesi)
  • Kitabu’l-Coğrafya (Coğrafya Kitabı)
  • Kitabu’t-Ta’rih (Tarih Kitabı)

“Ünlü Türk matematikçiler” yazımıza devam edelim…

ULUĞ BEY



Hayat Hikayesi


Uluğ Bey, 22 Mart 1394'te Sultaniye'de doğmuş ve 27 Ekim 1449'da öldürülmüştür. Asıl adı Muhammed Taragay bin Şahrukh olan Uluğ Bey, Timur İmparatorluğu'nun dördüncü hükümdarı olan Şahruh'un oğludur. Babası tarafından 1409 yılında Semerkand ve Maveraünnehir valisi olarak atandı ve bu bölgede önemli bilimsel çalışmalara imza attı.

Uluğ Bey, dönemin en önemli astronomlarından ve matematikçilerinden biri olarak kabul edilir. Semerkand'da inşa ettirdiği Uluğ Bey Medresesi ve gözlemevi ile bilim dünyasında büyük bir etki yaratmıştır. Uluğ Bey Gözlemevi, dünyanın en gelişmiş gözlemevlerinden biri olarak kabul edilir ve burada yapılan astronomi çalışmaları, özellikle "Zij-i Sultani" adlı eseri ile tanınır. Bu eser, gök cisimlerinin hareketlerini ve yıldız kataloglarını içeren önemli bir astronomi kitabıdır.

Uluğ Bey'in yönetimi altında, Semerkand bir bilim ve kültür merkezi haline geldi. Ancak, politik sorunlar ve aile içi çekişmeler onun yönetimini zorlaştırdı. 1449'da oğlu Abdüllatif tarafından tahttan indirilip öldürüldü.

Uluğ Bey, bilimsel çalışmaları ve eğitim alanında yaptığı katkılarla, hem İslam dünyasında hem de dünya genelinde önemli bir figür olarak hatırlanmaktadır.

Uluğ Bey Önemli Buluşları ve Matematiğe Katkıları

  • Matematiki astronomi ile birleştirdi.
  • Trigonometri ve astronomi alanında önemli çalışmalar yaptı.
  • Trigonometride sinüs, tanjant ve kotanjant fonksiyonlarını tanımladı.
  • Küresel trigonometrinin temellerini attı.
  • Uluğ Bey Zici’nde 1018 yıldızın koordinatlarını ve hareketlerini hesapladı.
  • Uluğ Bey Zici, 17. yüzyıla kadar dünya çapında kullanılan en doğru astronomi tablolarından biri oldu.

Eserleri:

  • Zîc-i Uluğ Bey (Uluğ Bey Zici)
  • Tûhfetü’l-Mülkîyye fî İlmi’l-Hey’e (Astronomi İlminde Mülkiye Armağanı)
  • Risâle-i Cemâhir-i Uşşâk (Aşıkların Cemâhirleri Risalesi)
  • Risâle-i Tahrîri’l-Evrağ (Evrak Yazma Risalesi)

HÜSEYİN TEVFİK PAŞA



Hayat Hikayesi


Ünlü Türk matematikçilerinden olan Hüseyin Tevfik Paşa (1832-1901), Osmanlı İmparatorluğu'nun önemli bir matematikçisi ve devlet adamıdır. Rumeli'de doğan Hüseyin Tevfik Paşa, genç yaşta askeri okullarda eğitim aldı ve başarılı bir öğrenci olarak dikkat çekti.

1850'lerde Harbiye Mektebi'nde eğitim aldı ve burada matematiğe olan ilgisiyle öne çıktı. Mezun olduktan sonra askeri kariyerine devam etti ve çeşitli görevlerde bulundu. 1860'larda Paris'e gönderilerek matematik ve mühendislik alanında daha ileri eğitim aldı. Paris'teki eğitimi sırasında matematik alanında derinlemesine çalışmalar yaptı ve bu, onun bilimsel kariyerine önemli katkılarda bulundu.

Salihli Kaymakamı Güldoğan, Gaziler Derneğini ziyaret etti Salihli Kaymakamı Güldoğan, Gaziler Derneğini ziyaret etti

Hüseyin Tevfik Paşa, "Linear Algebra" adlı eseri ile tanınır. Bu eser, doğrusal cebir üzerine önemli bir çalışmadır ve Osmanlı döneminde matematik alanında yapılan en önemli eserlerden biri olarak kabul edilir. Eser, doğrusal denklemler ve matrisler gibi konuları ele alır ve bu alanda kapsamlı bir çalışma sunar.

Hüseyin Tevfik Paşa, sadece bir bilim insanı değil, aynı zamanda önemli bir devlet adamıydı. Osmanlı İmparatorluğu'nun çeşitli bölgelerinde valilik ve önemli devlet görevlerinde bulundu. Özellikle eğitim alanındaki çalışmaları ve reform çabaları ile tanındı.

1901 yılında İstanbul'da vefat eden Hüseyin Tevfik Paşa, ardında matematik alanında önemli eserler ve Osmanlı eğitim sistemi için değerli katkılar bıraktı. Bilimsel çalışmaları ve devlet hizmetleri, Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde önemli bir etki yarattı ve sonraki nesiller için ilham kaynağı oldu.

Hüseyin Tevfik Paşa, Osmanlı döneminde bilim ve matematik alanında yaptığı katkılarla hatırlanan önemli bir figürdür.

Hüseyin Tevfik Paşa Önemli Buluşları ve Matematiğe Katkıları

  • Lineer cebire yeni kavramlar ve teoremler kazandırdı.
  • Lineer cebirin uygulama alanlarını genişletti.
  • Lineer cebir alanında yazılmış ilk özgün Türk kitabını yayımladı.

Eserleri:

  • Linear Algebra (1892)
  • Mühendishane-i Berrî-i Hümâyûn’da Matematik (1862)
  • Coğrafya Kılavuzu (1869)

“Ünlü Türk matematikçiler” yazımıza devam edelim…

MOLLA LÜTFİ



Hayat Hikayesi


Molla Lütfi, 1452 yılında Tokat’ta doğdu. Babası Kutbeddin Hasan, dönemin tanınmış alimlerinden biriydi. Molla Lütfi, ilk eğitimini babasının yanında aldı. Daha sonra İstanbul’a giderek Sinan Paşa’nın ve Ali Kuşçu’nun talebesi olmuş, Ali Kuşçu’dan öğrendiği matematik bilgilerini Sinan Paşa’ya aktarmıştır. Böylece Sinan Paşa, onun vasıtasıyla matematik öğrenmiştir. Sinan Paşa’nın tavsiyesiyle, Fatih, Molla Lütfi’yi, özel kütüphanesinin müdürlüğüne getirmiştir.

Molla Lütfi, bu sayede pek çok değerli kitaptan değişik bilimleri öğrenme fırsatına sahip olmuştur. Sinan Paşa, Fatih tarafından Sivrihisar’a sürülünce, Molla Lütfi de hocası ile birlikte gitmiş, Sultan II. Beyazıd’ın tahta çıkmasının ardından hocasıyla birlikte İstanbul’a dönmüştür. Önce Bursa’daki Yıldırım Beyazıd Medresesi’nde, sonra Filibe’de ve Edirne’de medrese hocalığı yapmıştır.

Molla Lütfi, çevresindeki devlet erkânına ve bilginlere latife yaparak onları eleştirdiğinden, çoğu kimse tarafından sevilmezdi. Fatih Sultan Mehmet’le bile iki arkadaş gibi şakalaşırdı. Kendisini çekemeyen bazı kimselerin, dinsizlik suçlamaları nedeniyle kovuşturmaya uğradı ve Sultan Beyazıd döneminde idam edildi. Ölümü üzerine pek çok kimse yas tutmuş, tarihler düşmüş ve şehit sayılmıştı.

Molla Lütfi’nin, çoğu Arapça olan eserleri 17. yüzyıla kadar elden düşmemiştir. Taz’ifü’l-Mezbah (Sunak Taşının İki Katının Bulunması Hakkında) adlı kitabı iki bölümden oluşur. Birinci bölümde kare ve küp tarifleri, çizgilerin ve yüzeylerin çarpımı ve iki kat yapılması gibi geometri konuları ele alınmıştır. İkinci bölümde ise meşhur Delos problemi incelenmiştir. Molla Lütfi’nin, bu problemi, İzmir’li Theon’un eserinden öğrendiği anlaşılmaktadır.

İzmir’li Theon, İskenderiye Kütüphanesi’nin müdürü Eratosthenes’e atıfla, Delos adasında büyük bir veba salgını çıkınca, ahalinin, Apollon rahibine müracaat ederek bu salgının geçmesi için ne yapmak gerektiğini sorduklarında, rahibin tapınaktaki sunak taşını iki katına çıkarmalarını tavsiye ettiğini, böylece kolaylıkla çözülemeyecek bir matematik problemi ortaya çıkmış olduğunu yazar. Mimarlar bu işi başaramayınca, Platon’un yardımını isterler.

Platon, rahibin sunak taşına ihtiyacı olduğundan değil, Yunanlılara matematiği ihmal ettiklerini ve küçümsediklerini söyleme maksadında olduğunu bildirdikten sonra, problemlerin orta orantı ile çözüleceğini ifade etmiştir. Molla Lütfi, işte bu hikâyeye dayanarak eserini yazmıştır. Kitabında, küpün iki kat yapılmasının, yanına başka bir küp ilave etmek demek olmayıp, onu sekiz defa büyütmek demek olduğunu açıklar. Molla Lütfi Mevzuatü’l Ulüm (Bilimlerin Konuları) adlı eserinde de yüz kadar bilimi tasnif etmiştir.üüü

Molla Lütfi, 1495 yılında idam edilmiştir. İdamının sebebi, dönemin muhafazakâr çevrelerinin onun fikirlerine karşı çıkmasıdır. Molla Lütfi, idamıyla birlikte Osmanlı düşünce tarihinde önemli bir dönüm noktası oldu.

Molla Lütfi Önemli Buluşları ve Matematiğe Katkıları

  • Üçgenlerin bir açısının üçe bölünmesi problemini çözüme kavuşturdu.
  • Dairenin dörtgenleştirilmesi problemini çözüme kavuşturdu.
  • Bir küpün iki katına eşit bir küpün inşa edilmesi problemini çözüme kavuşturdu.
  • Delos problemi olarak bilinen, bir adanın her yıl deniz seviyesinden yükselmesi nedeniyle deniz seviyesinin altında kalan evlerin sayısının belirlenmesi problemini çözdü.

Eserleri:

  • Fütûhât: II. Bayezid’in oğlu Şehzade Ahmed’e sunulan ve çeşitli konulardaki tartışmaları içeren eser.
  • Şerḥu Risâleti’l-ʿulûm: Felsefe, mantık, kelâm ve matematik gibi çeşitli konulardaki bilgileri içeren eser.
  • Tuhfetü’l-Hâfıdîn: Ali Kuşçu’nun astronomi ve matematik alanındaki çalışmalarının bir özetini içeren eser.
  • Şerḥu Miftâḥi’l-ʿUlûm: Ömer Hayyam’ın eserlerinden biri olan Miftâḥu’l-ʿUlûm‘un bir şerhi.

Ünlü Türk matematikçiler hakkında detaylı bilgileri sizlere sunduk. Bazı merak edilen sorulara da haberimizde yer verdik.


Ünlü Türk Matematikçiler Hakkında Sıkça Sorulan Sorular


Ünlü Türk Matematikçisi Kimdir?

Türk matematik dünyasının en tanınmış isimlerinden biri Prof. Dr. Ali Nesin’dir. Türkiye’de matematiğin yaygınlaşmasına büyük katkıları bulunan Nesin, aynı zamanda Bilim Akademisi’nin kurucu üyesi olarak da bilinmektedir. Eğitim çalışmaları ve matematiğin popüler hale gelmesi için yaptığı çalışmalarla tanınan Ali Nesin, Türk matematikçileri arasında öne çıkan bir isimdir.

Türkiye’nin En Ünlü Matematikçisi Kimdir?

Türkiye’nin en ünlü matematikçisi olarak Prof. Dr. Cahit Arf ismi ön plana çıkmaktadır. Arf, cebirsel topoloji alanında yaptığı çalışmalarla tanınmıştır. “Arf invariantı” olarak adlandırılan çalışması, matematik dünyasında önemli bir yer tutmaktadır.

Ünlü Türk İslam Matematikçileri Kimler?

Türk İslam matematikçileri arasında önemli isimler bulunmaktadır. Bunların en bilinenleri arasında Uluğ Bey, Tusi ve Harezmi bulunmaktadır. Bu isimler, hem matematik hem de astronomi alanındaki çalışmalarıyla bilim dünyasında önemli bir yere sahiptirler.

Dünyaca Ünlü Matematikçimiz Kim?

Dünyaca ünlü matematikçi Cevat Mangır’dır. Mangır, özellikle sayılar teorisi alanındaki çalışmalarıyla tanınmaktadır. Bu alandaki başarılı çalışmaları nedeniyle matematik dünyasında saygın bir yere sahip olan Mangır, Türk matematik dünyasının uluslararası alandaki en tanınmış isimlerindendir.

Ünlü Türk ve İslam Matematikçileri Kimdir?

Türk ve İslam matematikçileri arasında birçok ünlü isim bulunmaktadır. Özellikle İslam dünyasının altın çağında matematik alanında büyük ilerlemeler kaydeden birçok bilim insanı yetişmiştir. Bu isimler arasında Uluğ Bey, Tusi, Harezmi, El-Kaşî ve Farabi gibi önemli matematikçiler bulunmaktadır.

Ünlü Türk Matematikçilerin İsimleri Nelerdir?

Türk matematikçileri arasında Ali Nesin, Cahit Arf ve Cevat Mangır gibi önemli isimler bulunmaktadır. Bu matematikçilerin yaptıkları çalışmalar ve katkıları, Türk matematik dünyasının gelişimine önemli katkılarda bulunmuştur.

Dünyadaki En Ünlü Matematikçi Kimdir?

Dünyadaki en ünlü matematikçi olarak Sir Andrew John Wiles ismi öne çıkmaktadır. Wiles, Fermat teoremi’nin kanıtıyla tanınmaktadır. Bu kanıt, matematik dünyasında uzun süre çözülemeyen bir problem olarak kalmış ve Wiles’in çalışması bu alanda büyük bir çığır açmıştır.

İlk Türk Matematik Profesörü Kimdir?

Türkiye’de matematik alanında profesör unvanını alan ilk bilim insanı Prof. Dr. Cahit Arf’tır. Arf, cebirsel topoloji alanındaki çalışmalarıyla tanınmış ve bu alanda yapıtlarıyla öne çıkmıştır.

Matematik dünyası, Türk matematikçilerinin çalışmalarıyla önemli bir yere sahiptir. Bu bilim insanlarının yaptıkları çalışmalar, Türk matematik dünyasının ulusal ve uluslararası alanda tanınmasına katkıda bulunmuştur.


“Ünlü Türk matematikçiler” yazımız umarız faydalı olmuştur...

Editör: Haber Merkezi