Türkiye, Dr. Fırat Sarı liderliğindeki 'Yenidoğan Çetesi' üyelerine verilecek cezaya kilitlendi. Çeteye üye doktor, hemşire ve sağlık görevlilerinin bulunduğu 47 şüphelinin 22'si tutuklu olarak ilk kez hakim karşısına çıktı.
Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen iddianame kapsamında, sanıklar için müebbet hapis cezası ile 11 kez uygulanmak üzere toplam 582'şer yıl hapis cezası talep edildi. Duruşmada, kan donduran itiraflar yer aldı.
Savunma için söz verilen tutuklu hemşire Hakan Doğukan Taşçı, usulsüzlüklerle ilgili "Her hastane sahibi para kazanmak ister. Hasta sayılarının fazla tutulması için Fırat Sarı'ya baskı kuruyor. Fırat'ta bana bunu aktarıyor" diyerek söze başladı. Hemşire Taşçı'nın kan donduran itirafları şu şekilde:
"EVET, GERÇEĞE AYKIRIYDI"
"Hasta şablonları var, bir de kötü hasta şablonları var. Biz bunları yazıyorduk. Evet, gerçeğe aykırıydı. Bunlar SGK sistemine geçmiyordu. Bu bebeklerin kullanması gereken bir ilaçtı. Sigortası varsa, SGK karşılıyordu. Bu ürün zaten zayi oluyordu, çöpe gidiyordu.
İhtiyacı olan hastaya vermeme durumu söz konusu değildi. SGK, bu ilaç için 9.500 lira ödeme yapıyordu. Hastane toplu alınca 7-8 bin liraya alıyordu. Bu ilaç ne kadar çok yazılırsa, hastane o kadar para kazanıyordu. Bence bu sebeple yazılıyordu. Ben böyle düşünüyorum.
Hasan bu ilaçları alıyordu, ben satıyordum. Çok ufak da komisyon alıyorduk, 600 lira alıyorduk. 60 ilaç satışı yaptık biz. Toplamda 4-5 bin lira aldım. Fırat Sarı, 40 bin lira civarında aldı. İlaçlar nereye gitti vs. bilmiyordum, Fırat öyle talimat vermişti.
CANİLERİN LİDERİ 'NASIL OLSA ÖLECEK' DEMİŞ!
Bahsettiğiniz çocuğun zaten sigortası yoktu. Ailesinin de durumu yoktu. Ameliyat olmasa, ölecekti. Ben çok uğraştım ameliyat olsun diye. Ameliyat için başka hastaneleri aradım, 400-500 bin lira dediler. Ailesine söyledik. Yapacak bir şey yok, ödeyemeyiz dediler.
Kalp doktoru, '1 hafta yaşar' dedi ama şans eseri yaşamaya devam etti. 'Bu bebek zaten ölecek, biz buna boşu boşuna masraf yapıyoruz, sen neden uğraşıyorsun?' dediler. Bunu hastane yönetimi ve Fırat Sarı söyledi. Ben asla böyle bir şey yapmayacağımı söyledim. O çocuk 45 gün kadar yaşadı.
Çocuk öldükten sonra, aradan 2-3 gün geçtikten sonra çocuğun babaannesi aradı ve çocuğun naaşını vermediler dedi. Nasıl olduğunu sordum. İçeride borç olduğu için teslim edilmediğini söyledi. Hastane yönetiminin böyle bir hakkı olmadığını söyledim. Hastane yönetimiyle konuşup yardımcı olacağım dedim. Konuştum ve çocuğun naaşını teslim ettiler.
"FİŞİNİ ÇEK GİTSİN"
Gece saat 3 civarında arandım. Batuhan Çetin aradı. Eskiden beraber çalışmıştık. Ellerinde 500 gram bebek olduğunu, durumunun kötü olduğunu, oradaki doktorun 'fişini çek, gitsin' demiş.
Beni görüntülü aradı, hastaya bakayım dedim. Hastanın durumunun kötü olduğunu gördüm. Telefondan yardımcı olmaya çalıştım. Bu görüntülü konuşmayı kaydedip savcılığa verdim. Hatta bir gün sonra aile hastaneye teşekkür mektubu yazmış.
Tabii aile neler olduğunu bilmiyor. Ben buna çok sinirlendim. Batuhan, doktora ulaşamayınca beni aradı. Kimseye ulaşamamış."