İnsan yaşamını devam ettirebilmek için var oluşundan itibaren besinlere ihtiyaç duymuş, eksikliği karşısında da yaşamının devamı tehlikeye girmiştir.
Ne kadar yemelidir?
Ve neleri yememelidir?
Yersem şişmanlarmıyım?
Yoksa tüm bu sorulara cevap olabilecek bir beslenme yaklaşımı mümkün müdür?
Yaşamak için mi yiyoruz yoksa yemek için mi yaşıyoruz?
Şu üç günlük dünya da karnımızı doyurmak için çalışıyoruz.
Bazen karın tokluna çalıştığımız günler oluyor elbette!
Arı gibi vızıl vızıl durmadan çalışıyoruz ve enerji harcıyoruz. Tabii ki çalışırken enerjiye ihtiyacı var vücudun.
Benzin bittimi dolduruyoruz mideyi tıka basa.
Unutmayalım midemiz çöplük değil. Oraya bizi mutlu edecek, sağlık ve sıhhat verecek yiyeceklerle doldurmak gerekir.
Yemek yemeyi sevmeyen yoktur.
Bize sunulan eşsiz nimetler karşısında, fizyolojik bir haz olan bu durumda çoğu zaman ölçüyü ayarlamak oldukça zordur.
Yaza adım attığımız şu günlerde kalın giysilerden ince giysilere geçmeye başladığından dolayı ne kadar kilo aldığımızı fark etmeye başladık.
Herkes bir telaş içinde kış ve pandemi döneminde aldığı kilolardan nasıl kurtulacak.
Özellikle bayanlar bu konudan çok muzdarip. Erkeklerin pek kilo kaygıları yok.
Onların ince görünme, güzel görünme dertleri yıllardır pek olmamıştır.
Beyin ile bedenin verdiği bir savaş başladı bir çok bedende.
Hadi bakalım kim galip gelecek.
Beslenme şekli bir alışkanlıktır aslında. Aile bireyleri kilolu ve çok yemek yemeyi seviyorsa değmeyin keyfinize. Bu aile de yaşayanların zayıf kalması pek beklenemez.
Kimimiz bu durumdan oldukça memnun kimimiz ise o diyet senin bu diyet benim bir telaş içinde.
Yaz aylarında spor salonları zayıflama merkezleri ne gelen insan sayısı çığ gibi büyüdü oysa ki diyet aslında bir hafta ya da belirli bir gün devam eden bir süreç değil bir yaşam şekli olmalıdır.
Hayatımızda pozitif yaşam değişiklikleri yapmak kolay değildir. Yapılan değişiklikleri kalıcı hale getirmek ise daha da zordur. Kolay olsaydı, günümüzde moda diyetler, spor merkezlerine yapılan üyelikler, bireysel gelişim uzmanları, yaşam koçları ve medyanın konuya olan ilgisi her geçen gün artıyor olmazdı. Ve unutmamamız gerekir ki, kötü besin yoktur, kötü beslenme vardır.
Beslenirken ki hedefimiz, bilinenin aksine ana hedef kilo vermek değil, vücudu sağlıklı bir şekilde ruhen ve fiziken arındırarak, vücudun dengesini korumasına yardımcı olmaktır.
Yani asıl olan hayatımızın tüm noktalarında dengeleri kurabilmeyi başarmaktır.
Doğru beslenme şeklini yakaladığımızda bedeninizin canlandığını hissedecek ve bağışıklık sisteminizi güçlendireceğinden dolayı yaşam daha sağlıklı hal alacaktır.
Eğer metabolizma yavaş ise bir ömür bizim değirmenin dümeni iradenin elinde olmalıdır.
Hep kıskanılır çok yemek yediği halde kilo almayanlar.
Yemek içmek için bize sunulan eşsiz nimetleri kontrolsüz bir şekilde tüketmek bir çok insanın hayalini süsler.
Atalarımız can boğazdan gelir demişler daha canlı ve enerjik bir hayat için irade ile mücadeleye devam.
Ne yedim kaygısı olmadan yaşamak dileği ile.