Her gün hepimizin göz ardı ettiği, ama yaşamımızın tam merkezinde duran bir gerçek var: doğanın bize sunduklarını hoyratça tüketiyoruz. Çevre sorunları, yalnızca dünya genelinde değil, burada, Salihli’de de büyüyen bir kriz haline geldi. Özellikle jeotermal enerji santralleri ve kontrolsüz sanayi projeleri gibi girişimlerle doğal kaynaklarımız tehlike altında. Peki, bu sorunların farkında mıyız? Daha önemlisi, çözüm için ne yapıyoruz?
Salihli’de jeotermal enerji projelerinin çevresel etkilerini ele alalım. Jeotermal enerji, “temiz enerji” olarak lanse edilse de doğru denetlenmediğinde hem çevreye hem de insan sağlığına büyük zarar verebilir. Zira toprağa, suya ve havaya karışan zararlı kimyasallar, tarım alanlarımızı verimsizleştirirken insan sağlığını da ciddi risklere atıyor. Hepimiz Salihli’nin verimli topraklarını ve sağlıklı yaşam ortamını korumak zorundayız. Ama bu yalnızca bir kişinin ya da bir grubun çabasıyla mümkün değil. Hepimizin harekete geçmesi gerekiyor.
Çevreyi koruma mücadelesi yalnızca hukuki bir mesele değil; aynı zamanda bir vicdan ve bilinç meselesidir. Salihli’de bu bilinci yaygınlaştırmak için bireysel ve toplumsal adımlar atmalıyız. Her birimizin bu konuda söyleyecek bir sözü, yapacak bir eylemi olmalı. Doğayı korumak için gecikmeden harekete geçmezsek, gelecekte sadece pişmanlıklarımızı konuşuyor olacağız.
Unutmayalım, çevreye sahip çıkmak, sadece bugünü değil, yarını da kurtarmaktır. Sorumluluk almaktan korkmayalım. Sessiz kalmak, yok oluşa ortak olmaktır.
Saygılarımla.
Yıldıray ÇIVGIN